the place where one is employed

listen to the pronunciation of the place where one is employed
الإنجليزية - التركية

تعريف the place where one is employed في الإنجليزية التركية القاموس.

work
{f} iş yapmak

İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız. - If you want to do good work, you should use the proper tools.

Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz. - You must consider what kind of work you want to do.

work
{f} çalışmak

Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar. - They had been working together for common interests.

Bugün çalışmak zorunda değilsin. - You don't have to work today.

work
{i} çalışma

Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım. - Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.

Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım. - Before going to work in Paris I need to brush up my French.

work
yapıt

Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum. - I have read three of Shakspeare's works so far.

Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir. - Darwin's work changes everything.

work
kurmak
work
tahammür etmek
work
kamçılamak
work
sökmek
work
işte

General Motors 76,000 işçisini işten çıkardı. - General Motors laid off 76,000 workers.

Dün gece fazla uyuyamadım bu yüzden bütün gün işte uyukluyordum. - I didn't get much sleep last night so I was nodding off all day at work.

work
mutat
work
yaramak
work
{f} çalış

O çalışırken bir kaza yaptı. - He had an accident while working.

O çalışırken bir kaza yaptı. - While working, she had an accident.

work
{f} mayalanmak
work
{f} koparmak (para)
work
{f} sızdırmak (para)
work
(fiil) çalışmak, çabalamak, iş yapmak, işlemek, işletmek; işe yaramak; başarılı olmak; etkili olmak; meşgul olmak; seğirmek; oynamak; mayalanmak; oynatmak; koparmak (para); sızdırmak (para)
work
{f} meşgul olmak
work
{i} işyeri

İşyerindeki kültürü nasıl tanımlardın? - How would you describe the culture of your workplace?

Tom işyerinde bir kazada yaralandı. - Tom got hurt in an accident at work.

work
{f} çabalamak
work
{f} çalışmak; (birini) çalıştırmak: He works hard. Çok çalışıyor. Don't work them too hard. Onları çok fazla çalıştırma
الإنجليزية - الإنجليزية
work

He hasn’t come home yet, he’s still at work.

the place where one is employed

    الواصلة

    the place where one I·s employed

    التركية النطق

    dhi pleys hwer hwʌn îz employd

    النطق

    /ᴛʜē ˈplās ˈhwer ˈhwən əz emˈploid/ /ðiː ˈpleɪs ˈhwɛr ˈhwʌn ɪz ɛmˈplɔɪd/
المفضلات