تعريف the pitch في الإنجليزية التركية القاموس.
- ice
- buz
Buz kaymak için çok ince.
- The ice is too thin to skate on.
Yanağına bir buz torbası koy.
- Put an icepack on your cheek.
- pitch
- {i} aşama
- pitch
- alan
Bu alan, bir futbol sahası kadar büyük.
- This area is as big as a football pitch.
- pitch
- {f} (çadır) kurmak
- pitch
- yükseklik
- pitch
- (Askeri) AŞAĞI YUKARI HAREKET (PITCH): 1. Bir uçak veya geminin kendi yan ekseninde dönmesi, (veya baş-kıç yapması), 2. Hava fotoğrafçılığında, fotoğraf makinesinin uçağın enine ekseninde dönmesi,3. ÇADIR KURMAK: Bu anlamda yalnız çadır kurmakta kullanılır. 4. HATVE: Birbirini takip eden vida dişleri veya benzeri helezoni cihaz üzerinde, karşılıklı noktalar arasında uzun eksenden ölçülen mesafe. 5. HATVE; PERVANE HATVESİ: Bir pervanenin 360 derecelik bir devri esnasında bir uçağı ileri doğru götürdüğü mesafe
- pitch
- {f} atmak
- pitch
- {i} eğim
- pitch
- hatve
- pitch
- (Reklam) konkur
- ice
- donmak
- ice
- {f} buzlanmak
- ice
- {f} dondurmak
- pitch
- ses perdesi
- pitch
- (Sinema) diş arası
- pitch
- (Mekanik) iki dış arasındaki uzaklık
- pitch
- yive
- pitch
- (Bilgisayar) sargı adımı bobin
- pitch
- ara
Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
- The car went out of control and pitched headlong into the river.
- pitch
- (Havacılık) yunuslamak
- pitch
- aşağıya meyletmek
- pitch
- kurmak (çadır)
- pitch
- (Bilgisayar) yunuslama havacılık
- pitch
- (Muzik) tam perdesini vermek
- pitch
- yiv
- pitch
- sargı adımı
- pitch
- işportacı
- pitch
- rampa
- pitch
- diş açıklığı
- pitch
- seyyar satıcı
- pitch
- yunuslama
Tom'un yunuslaması oldukça iyidir.
- Tom's pitching is pretty good.
- pitch
- yükselme
- pitch
- (Bilgisayar) perde ses
- pitch
- (Askeri) baş-kıç vurma
- pitch
- damga sıklığı
- pitch
- (Askeri) geminin baş kıç vurması
- pitch
- (Bilgisayar) damga sıklığı yazı
- pitch
- seviye
- ice
- (kek/vb.) üzerini şekerle kaplamak
- ice
- {f} dondur
Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.
- You must not eat too much ice-cream and spaghetti.
Ben çikolatalı dondurmayı severim!
- I like chocolate ice cream.
- pitch
- fırlatma
- pitch
- yalpalama
- pitch
- pazarcının satış yeri
- pitch
- konmak
- pitch
- (beyzbol) atış
- pitch
- toslamak
- pitch
- ziftlemek
- pitch
- düzey
- pitch
- sesin perdesini ayarlamak
- pitch
- takılıp devrilmek
- pitch
- {f} fırlat
Tom altı vuruş sırası fırlattı.
- Tom pitched six innings.
- pitch
- (düşerge/çadır/vb.) kurmak
- pitch
- konaklamak
- pitch
- satıcının ağız yapması
- pitch
- saha
Birkaç gündür yağmur yağdığı için saha çamurluydu ve üstünde oynaması zordu.
- Because it had been raining for a couple of days, the pitch was muddy and difficult to play on.
Bu alan, bir futbol sahası kadar büyük.
- This area is as big as a football pitch.
- pitch
- (bina) eğim
- pitch
- (gemi) baş vurmak
- pitch
- {i} alçalma yükselme açısı
- pitch
- (dışarı) atmak
- pitch
- perde
O benim perdemi dinledi, bu yüzden o ilgileniyor olmalı.
- He listened to my pitch, so he must be interested.
- pitch
- (Spor) (Futbol) Yarı saha
- pitch
- Sesinin yükseklik alçaklık derecesini ayarlamak
He pitched his voice.
- pitch
- fırlat(mak)
- pitch
- (Ses) perde
- pitch
- (Mühendislik) hatve, vidanın her dişte ilerleme miktarı, iki diş arasındaki uzaklık, adım
- pitch
- hatv
- pitch
- hadv
- pitch
- ziftle
- ice
- {f} buzda soğutmak
- ice
- pasta üzerine şekerli krema sürmek
- ice
- {i} değerli taş
- ice
- {i} buzlu şerbetten yapılan tatlı
- ice
- {f} buzla kaplamak
- ice
- {i} pırlanta
- ice
- buza benzer şey
- ice
- {f} üzerine krema sürmek. 5
- ice
- {i} dondurma
Aman Tanrım, bu dondurma gerçekten çok iyi!
- Damn, this ice cream is really good!
Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.
- You must not eat too much ice-cream and spaghetti.
- ice
- ice ax dağcıların kullandı
- ice
- {f} (over/up) buzlanmak
- ice
- {f} öldürmek
- pitch
- {i} perde (ses)
- pitch
- {f} zift kaplamak
- pitch
- ziftle kaplamak
- pitch
- {i} zift
- pitch
- pitch pine çıra
- pitch
- {f} akort etmek
- pitch
- {f} müz. tam perdesini vermek
- pitch
- pitch düş/ayarla/at/kur
- pitch
- {i} derec
- pitch
- {f} atmak, fırlatmak
- pitch
- yatım
- pitch
- {f} den. (gemi) baş kıç vurmak. 6
- pitch
- {i} tezgâh
- pitch
- {f} sokaklarda satmak
- pitch
- {f} yalpalamak
- pitch
- {f} eğimli olmak
- pitch
- {i} göz boyama
- pitch
- zift gibi
- pitch
- {f} yüklemek
- pitch
- {i} testere dişi
- pitch
- {i} derece
- pitch
- karakter sıklığı aralık
- pitch
- {f} çakmak
- pitch
- {f} perdesini ayarlamak (ses)
- pitch
- dalım
- pitch
- {i} yokuş (uçak)
- pitch
- {f} düşmek
- pitch
- {i} basamak
- pitch
- çıralı çam as black as pitch simsiyah
- pitch
- (Tekstil) zift (katran)
- pitch
- kara sakız
- pitch
- perdesini ayarlamak ses
- pitch
- {f} yerleştirmek
- pitch
- {i} işportacı tezgâhı
- pitch
- (Tıp) Bir takım ağaçlardan çıkan çamsakızına benzer madde
- pitch
- {f} taş döşemek (yol)
- pitch
- {f} düşmek, birdenbire düşmek
- pitch
- {f} sendelemek
- pitch
- aşam
- pitch
- {f} sunmak (mal)
- pitch
- zift/derece/tezgah/saha
- pitch
- {f} kurmak
Bu herhangi biri kadar çadırımızı kurmak için iyi bir yer.
- This is as good place to pitch our tent as any.
Bu, çadırımızı kurmak için iyi bir yer.
- This is a good place to pitch our tent.
- pitch
- {i} vida adımı
- pitch
- bazı ağaçlardan çıkan çamsakızına benzer bir madde
- pitch
- (Tıp) Zift pix
- pitch
- (Nükleer Bilimler) adım
Tom'un mükemmel adımı var.
- Tom has perfect pitch.
- pitch
- {f} kur yapmak
Tom kur yapmak istemiyor.
- Tom doesn't want to pitch.
Tom kur yapmak istemedi.
- Tom didn't want to pitch.
- pitch
- yokuş
- pitch
- baş kıç vurmak
- pitch
- satış için önceden hazırlanan sözler