O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.
- He interrupted the speaker with frequent questions.
Benim bir yerli konuşmacı gibi ses çıkarmamın mümkün olacağını hiç düşünüyor musun?
- Do you think it's possible for me to ever sound like a native speaker?
Hoparlörlerle platformda oturmam isteniyordu.
- I was asked to sit on the platform with the speakers.
Hoparlöre yakın dinledi.
- He listened closely to the speaker.
Hoparlöre yakın dinledi.
- He listened closely to the speaker.
Hoparlörlerle platformda oturmam isteniyordu.
- I was asked to sit on the platform with the speakers.
O, akıcı bir İngilizce konuşucusudur.
- She is a fluent speaker of English.
Sanırım bazı yabancı dil öğretmenlerinin bir yerli konuşucu ile çalışmadan üniversitelerden mezun olmaları bir ayıptır.
- I think it's a shame that some foreign language teachers were able to graduate from college without ever having studied with a native speaker.
Sözcünün yorumları oldukça rahatsız ediciydi.
- The speaker's comments were highly offensive.
Sözcünün etrafında büyük bir kalabalık toplandı.
- A crowd of people gathered around the speaker.
O, iyi bir İngiliz spikerdir.
- She is a good English speaker.
Spiker kendini duyuramadı.
- The speaker couldn't make himself heard.