Halk Kasım ayında oy verdi.
- The people voted in November.
Pek çok alanda, az yiyecek vardı ve halk açtı.
- In many areas, there was little food and the people were hungry.
Çinliler cana yakın bir millettir.
- The Chinese are a friendly people.
Almanlar tutumlu bir millettir.
- Germans are a frugal people.
Seyahat, insanları bilgili yapar.
- Traveling makes people knowledgeable.
Sosyal ağ siteleri, 13 yaşından küçük insanlar için tehlikelidir.
- Social networking sites are dangerous for people under 13.
İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
- The British people in general are extremely fond of their pets.
Alma-Ata halkı, haydi çocuk dostu bir şehir yaratalım!
- People of Almaty, let us create a child-friendly city!
Bu onların diğer uluslarla ortak neye sahip olduklarıdır.
- This is what they have in common with other peoples.
Yahudiler Tanrı tarafından seçilmiş bir ulustur.
- Jews are a people chosen by God.
Dünya aptal insanlarla dolu.
- The world is full of dumb people.
Dünyada birçok insan açtır.
- Many people in the world are hungry.
Yarış, bir milyona yakın bir kalabalık tarafından izlendi.
- The race was watched by a crowd of nearly a quarter of a million people.
İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
- It is rude to point at people.
Tom ünlü kişilerin taklitlerini yapar.
- Tom does impersonations of famous people.
Tom piyanosunu taşımak için ona yardım edecek bazı kişiler arıyordu.
- Tom was looking for some people to help him move his piano.
Belki birilerine sormalısın ve diğer insanların ne düşündüğünü anlamalısın.
- Maybe you should ask around and see what other people think.
İnsanları çikolatanın vanilya olduğuna ne kadar ikna etmeye çalışırsan çalış, o hala çikolata, kendini ve başka birilerini vanilya olduğuna ikna etmeyi becerebilsen de.
- No matter how much you try to convince people that chocolate is vanilla, it'll still be chocolate, even though you may manage to convince yourself and a few others that it's vanilla.
Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
- There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
- We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
Ailemde dört kişi var.
- There are four people in my family.
Sadece birkaç kişi beni anladı.
- Only a few people understood me.
Herkes kibar insanları sever.
- Everybody likes polite people.
Tom insanların herkesin önünde yemek yememeleri gerektiğini düşünüyor.
- Tom thinks people shouldn't eat in public.
Sami insanları ellerinden gelenin en iyisini yapmaya itti.
- Sami pushed people to be their best.
İnsanlar ellerinden geleni yapmalıdır.
- People should do their best.
He would not be alone, who all things can; / But peopled Heav'n with Angels, Earth with Man.
The ox knows its owner, and the ass its master's crib; but Israel does not know, my people does not understand.
Can I have one of my people get back to your people, Mr. President? She tried to slam the phone back into the base and failed.
My people lived through the Black Plague and the Thirty Years War.
/ As thick and numberless / As the gay motes that people the Sun Beams, /.
... rule for what people can and can't do with their devices. But I'm afraid it's going to ...
... to a bunch of people at a cancer center, and all of a ...