Senin varlığın benim yaşama sevincim - Your presence in my life is a source of joy.
O Alfa Centauri'deki egzobiyolojik varlık makalesini yazdı.
- He wrote the article Exobiological Presence in Alpha Centauri.
Bayanların huzurunda onu aptal yerine koydular.
- They made a fool of him in the presence of ladies.
Yakın zamanda bir babanın büyük ailesinin huzurunda, erkek çocuklarımdan hiçbirinin avukat olmasını istemiyorum. dediğini duyduk.
- Not long ago we heard a father say in the presence of his large family, I don't want any of my boys to be lawyers.
Bugün burada bulunma amacımız silah seslerini susturmak - Our presence here today is to silence the gunshots.
Onun varlığı benim için önemli.
- Its presence is important for me.
Yöneticinin önünde ilk kez çığlık attım. Masada büyük bir hamamböceği görmüştüm!
- It's the first time I scream in presence of the manager. I saw a big cockroach on the table!
Bob never said anything about it in my presence.