the measure, regulate, suit, adapt, fit

listen to the pronunciation of the measure, regulate, suit, adapt, fit
الإنجليزية - التركية

تعريف the measure, regulate, suit, adapt, fit في الإنجليزية التركية القاموس.

time
zamanı göre ayarlamak
time
zamanını/hızını kaydetmek
time
{i} tempo
time
(Kanun) önel
time
çarpı

Onu gördüğüm her an kalbim hızlı çarpıyor. - My heart beats fast each time I see her.

Dört çarpı beş yirmidir. - Four times five is twenty.

time
dem

Şimdi iyi geceler demenin zamanıdır. - Now it's time to say good night.

Sanırım hoşça kal dememin zamanıdır. - I think it's time for me to say goodbye.

time
süre

Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var? - How much time does she need to translate this book?

Oda uzun süredir boş. - The room has been empty for a long time.

time
çağ

Beni ilk adımla çağırmanı senden kaç kez istemek zorundayım? - How many times do I have to ask you to call me by my first name?

Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı. - Salt was a rare and costly commodity in ancient times.

time
vakit

Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak. - He will be talking with his family at this time tomorrow.

Dün akşam iyi bir vakit geçirdim. - I had a good time last evening.

time
{i} zaman

Ne zaman geri döneceksin? - What time will you be back?

Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar. - Some read books just to pass time.

time
{f} saat tutmak
time
{f} zamanlama yapmak
time
{i} doğum zamanı
time
{f} süre tutmak
time
{i} zaman, vakit: It'll take a long time. Çok zaman ister. It's time for bed. Artık yatma zamanı geldi. Now's exactly the right time! Şimdi tam
time
{f} zamanlama yap
time
{i} vade
time
(isim) zaman, aralık, vakit, çağ, süre, vade, uygun zaman, doğum zamanı, tempo, kere
الإنجليزية - الإنجليزية
{n} time