O kuşkuya layık değildi.
- He wasn't worthy of suspicion.
Fadıl'ın ölümü kuşku uyandırıyordu.
- Fadil's death raised suspicions.
Yüzüğü onun çaldığına dair Tom'un onayı hizmetçiyi şüpheli olmaktan kurtardı.
- Tom's acknowledgement that he stole the ring cleared the maid of suspicion.
Tom sarhoş araba sürme şüphesiyle tutuklandı.
- Tom was arrested on suspicion of drunken driving.