Toprak reformunu tartıştılar ama asla uygulayamadılar.
- They debated land reform but never carried it out.
Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
- About one third of the earth's surface is land.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
- He bought the land for the purpose of building his house on it.
İpe sıkıca tutunarak karaya güvenli bir şekilde geldim.
- Holding on to the rope firmly, I came safely to land.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
- Tom landed a big trout.
Amerika bir göçmenler ülkesidir.
- America is a land of immigrants.
Birçok ülkeden gezgin geldi.
- The travelers came from many lands.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
- The landscape was cold and sharp as flint.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
- We're looking desperately for a place to land.
Kartal yere inmek üzere.
- The eagle is about to land.
Arazi çok fazlaya mal olmadı.
- The land did not cost much.
Tom otuz yıldan daha fazla süredir o araziye sahip.
- Tom has had that land for more than thirty years.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.