Onlar bir sosyal konutta yaşıyorlar.
- They live in a council house.
Son ev Tom'un konutuydu.
- The last house was Tom's residence.
Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.
- Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.
O, kendi mezarını kazıyor.
- He is digging his own grave.
Kongre'nin her iki meclisi Jefferson'un teklifini onayladı.
- Both houses of Congress approved Jefferson's proposal.
Meclis dış yardım bütçesini kesti.
- The House cut the budget for foreign aid.
Onun bir ayağı çukurda.
- He's got one foot in the grave.
Tom'un bir ayağı çukurda.
- Tom has one foot in the grave.
Binlerce haneye elektrik sağlayacak kadar güneş paneli kuruldu.
- Enough solar panels have been installed to provide electricity to thousands of households.
Toplam hane halkı geliriniz nedir?
- What's your total household income?
Evimin arkasındaki sokak, dağıtım kamyonları için çok dar.
- The street behind my house is too narrow for delivery trucks.
Evimin önündeki sokak oldukça dar.
- The street in front of my house is pretty narrow.
Başkanın ciddi sorumlulukları var.
- The president has grave responsibilities.
O, kararına ciddi bir hata olarak baktı.
- She looked on his decision as a grave mistake.
Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.
- After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.
Müslümanlar ölülerini mezarlara gömerler.
- Muslims bury their dead in graves.
İngiliz Parlamentosu, Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasına bölünmüştür.
- The British Parliament is divided into the House of Commons and the House of Lords.
Benim ev halkımın 5 üyesi vardır.
- There are 5 members of my household
Ev halkı, aynı yaşam alanını ve parayı paylaşan bir gruptur.
- A household is a group that shares the same living space and finances.
Dan bir kamyon tarafından çarpıldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
- Dan was struck and gravely injured by a truck.
Babasının mezarını ziyaret etmek Tom için çok önemlidir.
- It's very important for Tom to visit his father's grave.
Tom önemli bir hata yaptı.
- Tom made a grave mistake.
Bütün hayatım boyunca böyle kasvetli bir mezarlık görmedim.
- Never in all my life have I seen such a dreary graveyard.
Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.
- The Phantom slowly, gravely, silently, approached.
Benim en sevdiğim gösteri Umutsuz Ev kadınları.
- My favourite show is Desperate Housewives.
Ev bakımsızlık belirtileri gösteriyor.
- The house shows signs of neglect.
This be the verse you grave for me / “Here he lies where he longs to be” — Stevenson, Requiem.
Lie full low, graved in the hollow ground. —Shakespeare.
O! may they graven in thy heart remain. —Prior.
He hath graven and digged up a pit. —Ps. VII 16 (Book of Prayer).
The thicker the cord or string, the more grave is the note or tone. —Moore (Encyc. of Music).
An illiterate fool sits in a mans seat; and the common people hold him learned, grave, and wise.