Zor durumlarla başa çıkamıyor.
- He can't cope with difficult situations.
Durumu görüşmek istiyorsanız, lütfen bize bildirin.
- If you want to discuss the situation, please let us know.
O, derin bir nefes alıp hâlini anlatmaya başladı.
- She breathed in deeply and started to tell about her situation.
Bu, durumu daha kötü hale getirir.
- This makes the situation worse.
O, şartları açıklayabilir.
- He can explain the situation.
Şartlar dayanılmazdı.
- The situation was unbearable.
İlgilenecek bir işim var.
- I've got a situation to deal with.
Sence işler iyiye gidecek mi?
- Do you think the situation will improve?
Sadece onu değiştirmek yerine, neden durumunu gerçekten düşünmüyorsun?
- Why don't you actually consider your situation instead of just chancing it?
Yerinde olsam, böyle zor bir durumda aynı şeyi yaparım.
- If I were you, I would have done the same thing in such a difficult situation.