the fee paid or earned for the use of money

listen to the pronunciation of the fee paid or earned for the use of money
الإنجليزية - التركية

تعريف the fee paid or earned for the use of money في الإنجليزية التركية القاموس.

interest
ilgilendirmek
interest
faiz

Bir banka bize faizle ödünç para verir. - A bank lends us money at interest.

Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur. - It is difficult to peg the direction of interest deregulation.

interest
artar
interest
ürem

Üreme benim ilgimi çekmiyor. - Procreation does not interest me.

interest
nema
interest
ilgi uyandırma
interest
(Ticaret) tecessüs
interest
merakını
interest
{f} ortak olmak
interest
{f} ilgilendir

Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım. - I realized that what I had chosen didn't really interest me.

Onun nerede yaşadığı bizi ilgilendirmiyor. - Where he will live doesn't interest us.

interest
merakını uyandırmak
interest
(in ile) ilgi
interest
{f} ikna etmek
interest
(Mukavele) faiz; ilgi; hisse; kazanç
interest
(fiil) ilgisini çekmek, dikkatini çekmek, ilgilendirmek, ortak olmak, istek uyandırmak, ikna etmek
interest
(Avrupa Birliği) menfaat, çıkar; yarar
interest
{f} dikkatini çekmek
interest
{i} ilgi çeken şey
interest
{i} nüfuz
الإنجليزية - الإنجليزية
interest
the fee paid or earned for the use of money

    الواصلة

    the fee paid or earned for the use of mon·ey

    التركية النطق

    dhi fi peyd ır ırnd fôr dhi yus ıv mʌni

    النطق

    /ᴛʜē ˈfē ˈpād ər ˈərnd ˈfôr ᴛʜē ˈyo͞os əv ˈmənē/ /ðiː ˈfiː ˈpeɪd ɜr ˈɜrnd ˈfɔːr ðiː ˈjuːs əv ˈmʌniː/
المفضلات