Ben akşam yemeği sırasında bir kelime söylemedim. Biz neredeyse bir saat sessiz kaldık.
- I didn't say a word during the dinner. We kept quiet for almost an hour.
Mary'nin ondan ayrılmak istediğini haber aldım.
- I got word that Mary wants to divorce him.
Haberi yüz kelimeye kadar kısalt.
- Boil the news down to a hundred words.
Bunun gerçek bir bilgi olduğunu sanmıyorum.
- I don't think that's a real word.
Tom'un durumu hakkında bir bilgi var mı?
- Is there any word on Tom's condition?
As they fell apart against Austria, England badly needed someone capable of leading by word and example.