Beyaz Rusya'da yaşıyorum ve bu durumdan gurur duyuyorum.
- I live in Belarus and I take pride in this fact.
Bu durumun çok ciddi olduğunu düşünüyorum.
- I think that this fact is very serious.
Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.
- Wait until all the facts in the case are known.
Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
- A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
Bunlar gerçeklerdir. Onlar hakkında sıkı düşünün!
- These are the facts. Think hard about them!
Bu gerçek unutulmamalı.
- This fact must not be forgotten.
Bir kaynak olmadan olgusal ifadeler üretmeyin.
- Don't make factual statements without a source.
Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.
- Wise men talk about ideas, intellectuals about facts, and the ordinary man talks about what he eats.
Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi?
- Did he acquaint you with the facts?
Başka insanları ikna etmek için gerekli olan bilgileri yazın.
- Write down the facts needed to convince other people.
Onun zengin olduğu gerçeğine rağmen, o fakir olduğunu söylüyor.
- In spite of the fact that she's rich, she says she's poor.
Onun meşgul olduğu gerçeğine rağmen, o beni görmeye geldi.
- In spite of the fact that she was busy, she came to see me.
Let's look at the facts of the case before deciding.
There is no doubting the fact that the Earth orbits the Sun.
The facts about space travel.
He had become an accessory after the fact.
... system, and freedom, and the fact that people can go out there and start a business, work ...
... In fact, this next project I'm working on ...