the exposed part of a frame parallel to the face of the wall

listen to the pronunciation of the exposed part of a frame parallel to the face of the wall
الإنجليزية - التركية

تعريف the exposed part of a frame parallel to the face of the wall في الإنجليزية التركية القاموس.

face
{f} bakmak

Evim işlek bir caddeye bakmaktadır. - My house faces a busy street.

Bu kızın güzel bir yüzü var. Kalbim ona bakmaktan erir. - This girl has a pretty face. My heart melts from looking at it.

face
karşısında olmak
face
{f} dönmek
face
{f} göğüs germek
face
{f} yönelmek
face
(Ticaret) karşısında durmak
face
çehre
face
{i} (saatte) mine, kadran
face
şekil

İngiltere tehlikeli şekilde düşük gıda malzemeleri ile karşı karşıya idi. - Britain faced dangerously low supplies of food.

Benimle tekrar o şekilde konuşursan, yüzünü parçalayacağım. - If you talk to me that way again, I'm going to smash your face in.

face
şeref
face
sıvamak
face
{f} karşı olmak
face
{i} ön yüz, cephe
face
{f} yüzünü dönmek
face
on taraf
face
{i} sima
face
sıvama
face
{f} (bir duruma) dayanmak, tahammül etmek
face
{i} biçim

Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı. - I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.

Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük. - Tom's face is badly bruised.

face
{i} (Geometri) yüz
الإنجليزية - الإنجليزية
face
the exposed part of a frame parallel to the face of the wall

    الواصلة

    the ex·posed part of a frame par·al·lel to the face of the wall

    التركية النطق

    dhi îkspōzd pärt ıv ı freym perılel tı dhi feys ıv dhi wôl

    النطق

    /ᴛʜē əkˈspōzd ˈpärt əv ə ˈfrām ˈperəˌlel tə ᴛʜē ˈfās əv ᴛʜē ˈwôl/ /ðiː ɪkˈspoʊzd ˈpɑːrt əv ə ˈfreɪm ˈpɛrəˌlɛl tə ðiː ˈfeɪs əv ðiː ˈwɔːl/
المفضلات