Sami kuşkuları kendine çekiyordu.
- Sami kept the suspicions to himself.
O kuşkuya layık değildi.
- He wasn't worthy of suspicion.
Tom sarhoş araba sürme şüphesiyle tutuklandı.
- Tom was arrested on suspicion of drunken driving.
Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.