the beginning of that which becomes or is made to be

listen to the pronunciation of the beginning of that which becomes or is made to be
الإنجليزية - التركية

تعريف the beginning of that which becomes or is made to be في الإنجليزية التركية القاموس.

origin
{i} köken

Milliyetim Fransız ama Vietnam kökenliyim. - I have French nationality but Vietnamese origins.

Kökeni ne olursa olsun, Sevgililer Günü'nün uzun ve romantik bir öyküsü vardır. - Whatever the origin is, Valentine's Day has had a long and romantic history.

origin
{i} menşe

Balıkçı ürünlerinin menşeini ve tazeliğini garanti eder. - The fishmonger guarantees the origin and freshness of his products.

origin
(Denizbilim) köker
origin
kökenli

Televizyon izlediğinde ya da radyo dinlediğinde, dinlediğiniz müzik genellikle Afrika kökenlidir. - When you watch television or listen to the radio, the music which you hear is often African in origin.

Demokrasi Antik Yunanistan kökenlidir. - Democracy originated in Ancient Greece.

origin
kalkış noktası
origin
başnokta
origin
orijinli
origin
başlangıç

Ben başka bir iş yapmak için başlangıçta işe alındım. - I was hired originally to do another job.

Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi. - Originally, Abraham Lincoln wanted all slaves to be deported to Africa or the Caribbean.

origin
orijin

Bu şiir, orijinal olarak Fransızca yazılmıştır. - This poem was originally written in French.

Orijinal plan hakkında ne düşünüyorsun? - What do you think of the original plan?

origin
{i} köken, kaynak, asıl
origin
{i} başlangıç noktası
origin
{i} nesil, soy
origin
{i} doğuş

O, cazın Amerika'daki doğuşunu araştırıyor. - He is studying the origin of jazz in America.

origin
{i} nereden

Bu söylentiler nereden kaynaklandı? - Where did such rumors originate?

Bu alıntıların nereden kaynaklandığını bilmeliyim. - I must know where these quotations originate.

origin
{i} kök

Milliyetim Fransız ama Vietnam kökenliyim. - I have French nationality but Vietnamese origins.

Ateşin kökeni bilinmemektedir. - The origin of the fire is unknown.

origin
(İnşaat) merkez, kaynak
origin
(Askeri) BAŞLANGIÇ NOKTASI: Atış anında, namlu ağzının merkezi
origin
{i} asıl

Felicja'nın annesi, Rumen asıllı bir Polonyalıdır. - Felicja's mother is a Polish of Romanian origin.

Normanlar asıl dillerini bıraktılar. - The Normans abandoned their original language.

الإنجليزية - الإنجليزية
origin
the beginning of that which becomes or is made to be

    الواصلة

    the be·gin·ning of that which becomes or I·s made to be

    التركية النطق

    dhi bîgînîng ıv dhıt hwîç bîkʌmz ır îz meyd tı bi

    النطق

    /ᴛʜē bəˈgənəɴɢ əv ᴛʜət ˈhwəʧ bəˈkəmz ər əz ˈmād tə bē/ /ðiː bɪˈɡɪnɪŋ əv ðət ˈhwɪʧ bɪˈkʌmz ɜr ɪz ˈmeɪd tə biː/
المفضلات