the act or time of sitting, as to a portrait painter, photographer, etc

listen to the pronunciation of the act or time of sitting, as to a portrait painter, photographer, etc
الإنجليزية - التركية

تعريف the act or time of sitting, as to a portrait painter, photographer, etc في الإنجليزية التركية القاموس.

sitting
oturuş

O, bir oturuşta on kutu mısır gevreğini bitirebilir. - He can finish ten boxes of corn flakes in one sitting.

sitting
{i} kuluçka süresi
sitting
sitting room salon
sitting
oturarak

O orada oturarak ve pencereden dışarı bakarak oldukça çok zaman harcamaktadır. - She spends a pretty good chunk of time just sitting there and looking out the window.

Karanlıkta burada yalnız oturarak ne yapıyorsunuz? - What're you doing sitting here alone in the dark?

sitting
oturma odası

Akşam yemeği bittiğinde, oturma odasına geçti. - When dinner was over, we adjourned to the sitting room.

Ziyaretçilerimiz oturma odasında oturuyor. - Our visitors are sitting in the living room.

sitting
{i} kuluçkalık
sitting
poz verme
sitting
celse
sitting
oturan

Piyanoda oturan kız benim kızımdır. - The girl sitting at the piano is my daughter.

Tom yapayalnız oturan bir kız gördü, bu yüzden onunla konuşmaya gitti. - Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.

sitting
bir yerde yerleşmiş bulunan
sitting
oturmakta olan
sitting
(isim) oturma, oturum, poz verme, kuluçkalık, kuluçka süresi
sitting
{i} oturma, oturuş
sitting
oturum/oturma/oturuş
sitting
kuluçka müddeti
sitting
oturmaya mahsus
sitting
{i} oturum, celse
الإنجليزية - الإنجليزية
sitting
the act or time of sitting, as to a portrait painter, photographer, etc
المفضلات