the act or business of instructing; also, that which is taught; instruction

listen to the pronunciation of the act or business of instructing; also, that which is taught; instruction
الإنجليزية - التركية

تعريف the act or business of instructing; also, that which is taught; instruction في الإنجليزية التركية القاموس.

teaching
öğretmenlik

Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu. - My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.

Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul. - This is the school where she is teaching.

teaching
öğretim

Okulumuz onun öğretim metotlarını benimsedi. - Our school adopted his teaching methods.

Ben bu öğretim yöntemine inanıyorum. - I believe in this method of teaching.

teaching
{f} öğret

Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor. - He earns his living by teaching English.

Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler. - All our teachers were young and loved teaching.

teaching
ders

Tom şu anda bir sınıfa ders veriyor. - Tom is teaching a class right now.

Okulu müdürümüz derse girmez. - Our principal does no teaching.

teaching
öğreti

Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu? - What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?

Tom bize Fransızca öğretiyor. - Tom is teaching us French.

teaching
(isim) ders, öğretim, öğretme, öğretmenlik
teaching
{i} öğreti, ilke
teaching
{i} öğretme, öğretim
teaching
öğretim/öğreti
teaching
teaching machine öğretici makina
الإنجليزية - الإنجليزية
teaching
the act or business of instructing; also, that which is taught; instruction

    الواصلة

    the act or busi·ness of instructing; also, that which I·s taught; in·struc·tion

    النطق

المفضلات