الإنجليزية - التركية
تعريف the act of striking or hitting في الإنجليزية التركية القاموس.
- blow
- {f} kaçırmak (fırsat)
- blow
- (rüzgar) esmek
- blow
- çalınmak
- blow
- düşmek
- blow
- yanmak
- blow
- çabuk çabuk solumak
- blow
- sürüklemek
- blow
- (sigorta/vb.) atmak
- the act of
- eyleminin
- blow
- üf
Çocuklar kabarcıklar üflüyor.
-The children are blowing bubbles.
Rose hava kabarcıkları üflüyordu.
-Rose was blowing bubbles.
- blow
- {f} uçurmak
- blow
- {f} uçurmak; uçmak: The wind has blown off the chimney cowl. Rüzgâr bacanın külahını uçurdu
- blow
- {i} yumruk
Tom, Noel yemeğinde ofisteki bir arkadaşı ile yumruk yumruğa girdi.
-Tom came to blows with a colleague at the office Christmas lunch.
O yüzüme bir yumruk attı.
-He dealt me a blow in the face.
- blow
- {i} şanssızlık
- blow
- {f} su fışkırtmak (balina)
- blow
- {f} soluk soluğa kalmak
- blow
- {f} çarçur etmek (Argo)
- blow
- {i} şok
Bu beni hâlâ şok ediyor.
-It still blows my mind.
- blow
- öttürmek
- blow
- {f} patlamak
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف the act of striking or hitting في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- blow
During an exchange to end round 13, Duran landed a blow to the mid-section.
the act of striking or hitting
الواصلة
the act of strik·ing or hit·tingالتركية النطق
dhi äkt ıv straykîng ır hîtîngالنطق
/ᴛʜē ˈakt əv ˈstrīkəɴɢ ər ˈhətəɴɢ/ /ðiː ˈækt əv ˈstraɪkɪŋ ɜr ˈhɪtɪŋ/
Resimler
المفضلات