تعريف the act of staying or remaining in expectation في الإنجليزية التركية القاموس.
- waiting
- {i} bekleyiş
- waiting
- {s} bekleme
Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
-We men are used to waiting for the women.
Bekleme salonunda beş hasta vardı.
-Five patients were in the waiting room.
- waiting
- {s} ihtiyatlı
- waiting
- {s} temkinli
- waiting
- {i} eşlik
- waiting
- bekle
- waiting
- {i} refakât
- waiting
- {f} bekle
O beni bir saatten daha fazla bekletti.
-He kept me waiting for more than an hour.
Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
-We men are used to waiting for the women.
- waiting
- bekleyen
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
-The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Yemek için bekleyen insan sıraları eskisinden daha uzundu.
-The lines of people waiting for food were longer than before.
- the act of
- eyleminin
- waiting
- bekleyerek
Bütün sabahı bir şey olmasını bekleyerek geçirdim.
-I spent the whole morning waiting for something to happen.
Uzun bir süre beni bekleyerek durdu.
-She stood waiting for me for a long time.
المصطلحات ذات الصلة
تعريف the act of staying or remaining in expectation في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- waiting