Sami'nin, saldırganını takip etmesi boşunaydı.
- Sami's pursuit of his attacker was in vain.
Kısa bir takipten sonra polis onu yakaladı.
- After a short pursuit, the police caught him.
Servet arayışı beni ilgilendirmiyor.
- The pursuit of wealth does not interest me.
Mutluluğun peşinde olmak mutluluğu engeller.
- The very pursuit of happiness thwarts happiness.
O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.
- He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.