Güneş enerjisi geleceğin yöntemidir.
- Solar power is the way of the future.
Bunu yapmamız gereken yöntemin bu olmadığını biliyorsun.
- You know this isn't the way we should be doing this.
Yeteneğimin en iyisine göre görevimi yapacağım.
- I will do my duty to the best of my ability.
Kompozisyonun yine de en iyisi.
- Your composition is the best yet.
Dosyaların geri kalanı nerede?
- Where are the rest of the files?
Hayatımın geri kalanını pişman olarak geçirmek istemiyorum.
- I don't want to spend the rest of my life regretting it.
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
Aynı hatayı tekrar yapma.
- Don't make the same mistake again.
Tom tam olarak Mary gibi aynı şekilde hissediyor.
- Tom feels exactly the same way as Mary does.
Herkes aynı şekilde düşünüyor.
- Everyone thinks the same way.
Tom şeytanın avukatını oynamada çok iyi değildir.
- Tom isn't very good at playing the devil's advocate.
Şeytanın var olmadığını düşünüyorum, bence insanlık onu yarattı,kendi hayalinde ve tasvirinde
- I think the devil doesn't exist, but man has created him, he has created him in his own image and likeness.
Fransızlar ve İngilizler içki içmeyi severler ama birincisi kırmızı şarap için içeriye girerken ikincisi birayı tercih eder.
- The French and the English like drinking, but the latter prefer beer whereas the former go in for red wine.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
- Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
İnsanlar hatalı olarak, geçmişin şimdikinden daha iyi olduğunu düşünürler.
- People mistakenly think that the past was better than the present.
Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
- You must live in the present, not in the past.
Tom yarım şeftali yedi ve artanını bana uzattı.
- Tom ate half the peach and handed me the rest.
Artanını ona bıraktım ve dışarı çıktım.
- I left the rest to him and went out.
Tom'un sınıfının geri kalan kısmına ayak uydurma sorunu vardı.
- Tom has trouble keeping up with the rest of his class.
Hayatının geri kalan kısmını hapishanede geçirmeyi gerçekten istiyor musun?
- Do you really want to spend the rest of your life in prison?
Sağ tarafı New York'ta iken, Tom'un evinin sol tarafı Connecticut'tadır.
- The left side of Tom's home is in Connecticut, while the right side is in New York.
Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
- In America cars drive on the right side of the road.
En sağdaki şerit yapım aşamasındadır.
- The rightmost lane is now under construction.
Yolun sağ çatalına gittim.
- I took the right fork of the road.
Ben hikayenin tamamını biliyorum.
- I know the whole of the story.
Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
- Tom remained wide awake the whole night.
Sürücülerin uyması gereken kurallar şunlardır.
- The rules drivers should obey are the following.
Geçen gün kameramı kaybettim.
- I lost my camera the other day.
Geçen gün bahsettiğim araba bu.
- This is the car I spoke of the other day.
Geçenlerde Jane ile karşılaştım.
- I met Jane the other day.
Geçenlerde konuştuğumuz çocuk odur.
- He's the boy we spoke about the other day.
Ona mutlak hakikat dışında hiçbir şey söyleme.
- Don't tell her anything except the absolute truth.
Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
- The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
Tom kargaya bir atış daha yaptı ama ıskaladı.
- Tom took another shot at the crow, but missed again.
Tom kargaları korkutup kaçırıyor.
- Tom is scaring the crows away.
Onun meşgul olduğu gerçeğine rağmen, o beni görmeye geldi.
- In spite of the fact that she was busy, she came to see me.
38 yaşında olması gerçeğine rağmen, o hâlâ ebeveynlerine bağımlı.
- In spite of the fact that he's 38, he's still dependent on his parents.
Tom'un konuşabileceği iki dil sadece Fransızca ve İngilizcedir.
- The only two languages Tom can speak are French and English.
Yulaf ezmesini sadece bol şekerli yiyebilirim.
- The only way I can eat oatmeal is with a lot of sugar.
Sipariş çok geç geldi.
- The order came too late.
Siparişi iptal ettim.
- I canceled the order.
Van Gogh'un eserlerini taklit etti.
- He imitated the works of Van Gogh.
Jorge Luis Borges'in eserleri yirmi beşten fazla dile çevrildi.
- The works of Jorge Luis Borges were translated into more than twenty-five languages.
Müttefikler bazen savaştan kaçınamadı.
- Sometimes the Allies could not avoid battle.
Müttefikler hiç boşa zaman harcamadı.
- The Allies wasted no time.
Lütfen doğru cevabı daire içine alın.
- Please circle the right answer.
Bana doğru saati söyle, lütfen.
- Tell me the right time, please.
Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.
- Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
Aşağıdaki malzemelere ihtiyacım var.
- I need the following items.
Tom pazartesi günü geldi ve ertesi gün eve geri gitti.
- Tom came on Monday and went back home the following day.
O, ertesi gün eve gideceğini söyledi.
- He said that he was going home the following day.
Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.
- The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
Sevgi paranın üstündedir. Sonraki önceki kadar çok mutluluk veremez.
- Love is above money. The latter can't give as much happiness as the former.
Mary öteki kızlar gibi değildir.
- Mary is not like the other girls.
Öteki takım bizi hafife aldı.
- The other team took us lightly.
Meryem öbür kızlar gibi değil.
- Mary is not like the other girls.
Ben öbür yola bakmaktan kendimi tutamadım.
- I can't keep looking the other way.
Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz?
- Do you want the rest of my sandwich?
Dosyaların geri kalanı nerede?
- Where are the rest of the files?
Bu tam aradığım video.
- This is the very video I have been looking for.
Burası tam uzun süredir ziyaret etmek istediğim yer.
- This is the very place that I have long wanted to visit.
Onu yapma şeklimizde sorun ne?
- What's wrong with the way we did it?
Tom, Mary'yi bunu yapma şeklinden dolayı eleştirdi.
- Tom criticized Mary for the way she was doing that.
Tom bütün gününü yatakta okuyarak geçirdi.
- Tom spent the whole day reading in bed.
Her cumartesi bütün evi temizleriz.
- Every Saturday we clean the whole house.
That is the hospital to go to for heart surgery.
The cat is a solitary creature. (= “All cats are solitary creatures.”).
Feed the hungry, clothe the naked, comfort the afflicted, and afflict the comfortable.
I'm much the wiser for having had a difficult time like that.
That apple pie was the best.
It looks weaker and weaker, the more I think about it.
A stone hit him on the head. (= “A stone hit him on his head.”).
Why the devil have you got my pizza?.
Here is the one I want to buy.
I was in San Francisco just the other day.
You are teh haxor!.
Ye Olde Medicine Shoppe.
J to the L-O.
Ten to the zero (1).
He ate all of the apple.
- He ate the whole apple.
I was in Boston almost all summer.
- I was in Boston for almost the whole summer.
The time will come when you will regret this.
- The time will come when you will regret it.
The time will come when you will regret it.
- The time will come when you will regret this.