that which remains; that which is left after loss or decay; a remaining portion

listen to the pronunciation of that which remains; that which is left after loss or decay; a remaining portion
الإنجليزية - التركية

تعريف that which remains; that which is left after loss or decay; a remaining portion في الإنجليزية التركية القاموس.

relic
{i} kalıntı

Eski bir uygarlıkla ilgili kalıntılar bulduk. - We discovered relics of an ancient civilisation.

Dede ve ninelerinin kalıntıları bu kilisededir. - The relics of your grandparents are in this church.

relic
ölü kalıntısı
relic
andaç
relic
{i} kutsal emanet
relic
bir azizin cesedi veya cesedinin bir kısmı veya eşyası
relic
{i} hatıra
relic
bakıye
relic
(Tıp) n.Bir organ veya doku parçası kalıntısı
relic
mukaddes emanet
relic
habra
relic
{i} eski eser
relic
{i} yadigâr

Bütün ülkeler, tüm sınırları içindeki insan grupların ecdat yadigar eserlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma sorumluluğu var. - All countries have a responsibility to preserve the ancestral relics of every people group within their borders, and to pass these on to the coming generations.

relic
{i} bir peygamberin/azizin bedeninden artakalan parça veya özel eşyası, rölik
الإنجليزية - الإنجليزية
relic
that which remains; that which is left after loss or decay; a remaining portion

    الواصلة

    that which remains; that which I·s left af·ter loss or decay; a remaining por·tion

    النطق

المفضلات