Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.
- There's nothing that Tom can do about that.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
Her işte bir hayır vardır!
- There is a silver lining to every dark cloud!
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim.
- I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
You get it ready; I'll take it from there.