Kardeşim kullanılmış bir araba satın aldı, bu yüzden çok pahalı değildi.
- My brother bought a used car, so it was not very expensive.
Kullanılmış bir araba almam çok zor.
- I cannot afford buying a used car.
Uranyum, nükleer gücün üretiminde kullanılmaktadır.
- Uranium is used in the production of nuclear power.
Spor salonu, tören için kullanıldı.
- The gym is used for the ceremony.
Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum.
- Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.
Ben eskiden olduğum gibi değilim.
- I'm not what I used to be.
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
Bu makarna sosunda kullanılan bitki maydanoz olabilir.
- The herb used in that pasta sauce might be parsley.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
- France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
O artık eskisi gibi değil.
- She is no longer what she used to be.
Vücudum eskiden olduğu kadar esnek değil.
- My body is not as flexible as it used to be.
Tom eskiden olduğu kadar utangaç değil.
- Tom isn't as heavy as he used to be.
Biz eskiden komşu idik.
- We used to be neighbours.
Tom eskiden basketbol antrenörü idi.
- Tom used to be a basketball coach.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
- I'm not used to making speeches in public.
Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
- Tom isn't used to walking barefooted.
He bought a used car.