that can be characterized as a confirmation of truth

listen to the pronunciation of that can be characterized as a confirmation of truth
الإنجليزية - التركية

تعريف that can be characterized as a confirmation of truth في الإنجليزية التركية القاموس.

real
{s} gerçek

Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor. - Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.

O gerçekten akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

real
{s} hakiki

Hakiki kadınların kıvrımları vardır. - Real women have curves.

Sen hiç hakiki Macar tas kebabı yedin mi? Hayır ama gerçekten yemek istiyorum. - Have you ever had genuine Hungarian goulash? No, but I'd really like to.

real
{s} reel

Reel sayılar kümesi sayılamazdır. - The set of real numbers is uncountable.

x bir reel sayı olmak üzere, x² + kx - 3k > 0 eşitsizliğinde k sabitinin alabileceği değer aralığını bulunuz. - Determine the range of values of the constant k to which the quadratic inequality x² + kx - 3k > 0 holds for any real value of x.

real
{s} asıl

Sınavlar eğitimin asıl amacına müdahale eder. - Examinations interfere with the real purpose of education.

Okuyucular, röportajların asıl hedefidir. - The readers are the real target of interviews.

real
real property mülk
real
gerçekten çok

Aman Tanrım, bu dondurma gerçekten çok iyi! - Damn, this ice cream is really good!

Sen Fransa'dayken seni gerçekten çok özlemiştim. - I really missed you when you were in France.

real
the real thing esaslı şey
real
(isim) real [fin.]
real
mülk
real
{s} etkin
real
{s} sabit

x bir reel sayı olmak üzere, x² + kx - 3k > 0 eşitsizliğinde k sabitinin alabileceği değer aralığını bulunuz. - Determine the range of values of the constant k to which the quadratic inequality x² + kx - 3k > 0 holds for any real value of x.

real
has

Mary gerçekten hasta değil. O numara yapıyor. - Mary isn't really sick. She's just faking it.

Mary gerçekten hasta değil. Numara yapıyor. - Mary isn't really sick. She's faking it.

real
sahici
real
real image gerçek gürüntü
real
{s} asıl: the real problem asıl sorun. his real aim onun asıl amacı
real
gerçekten

O gerçekten akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum. - I really look forward to your visit in the near future.

real
(zarf) gerçekten, sahiden, cidden
real
{s} aktif
الإنجليزية - الإنجليزية
real
that can be characterized as a confirmation of truth

    الواصلة

    that Can be char·ac·ter·ized as a con·fir·ma·tion of truth

    التركية النطق

    dhıt kın bi kerıktırayzd äz ı känfırmeyşın ıv truth

    النطق

    /ᴛʜət kən bē ˈkerəktərˌīzd ˈaz ə ˌkänfərˈmāsʜən əv ˈtro͞oᴛʜ/ /ðət kən biː ˈkɛrəktɜrˌaɪzd ˈæz ə ˌkɑːnfɜrˈmeɪʃən əv ˈtruːθ/
المفضلات