tercihli

listen to the pronunciation of tercihli
التركية - الإنجليزية
(Pisikoloji, Ruhbilim) elective
(Ticaret) optional
preferred
preferential

There is a preferential price for unemployed people and the elderly. - İşsiz insanlar ve yaşlılar için tercihli bir fiyat vardır.

chosen
prefered
tercih
choice

Choice is a matter of taste. - Tercih zevk meselesidir.

That university was my first choice. - O üniversite benim ilk tercihimdi.

tercih
{i} preference

The kind of music one listens to is a matter of preference. - Birinin dinlediği müzik türü bir tercih meselesidir.

It's a matter of personal preference. - Kişisel tercih meselesi.

tercihli hisse senedi
preferred stocks
tercihli tarife düzenlemesi, önlemleri
(Ticaret) preferential tariff treatment, Preferential tariff measure
tercihli algı
(Pisikoloji, Ruhbilim) preferential perception
tercihli anlaşma
(Politika, Siyaset) preferential agreement
tercihli anoreksi
(Pisikoloji, Ruhbilim) elective anorexia
tercihli araç yolu
bus lane
tercihli biçimi sapa
(Bilgisayar) set preferred format
tercihli davranış
(Politika, Siyaset) preferential treatment
tercihli dilsizlik
(Pisikoloji, Ruhbilim) elective mutism
tercihli fiyatlandırma
(Ticaret) differential pricing
tercihli gümrük tarifesi
(Ticaret) preferential duty
tercihli gümrük vergisi
(Ticaret) preferential customs duty
tercihli işe alma
(Ticaret) preferential hiring
tercihli işlem ya da uygulama
(Ticaret) preferential treatment
tercihli kredi
(Ticaret) preferential credit
tercihli navlun oranı
preferential freight rate
tercihli olarak
preferentially
tercihli ortak
(Politika, Siyaset) preferential partner
tercihli oy
(Hukuk) preferential voting
tercihli oylama
(Politika, Siyaset) preferential voting
tercihli rejim
(Hukuk) preferential regime
tercihli tahvil
(Ticaret) underlying bond
tercihli tarife
(Hukuk) preferred tariff, preferential tariff
tercihli tarife düzenlemesi
(Ticaret) preferential tariff measure
tercihli tarife düzenlemesi
(Ticaret) preferential tariff treatment
tercihli tarife uygulaması
(Ticaret) preferential tariff treatment
tercihli tarife önlemleri
(Politika, Siyaset,Ticaret) preferential tariff measure
tercihli tarife önlemleri
(Ticaret) preferential tariff treatment
tercihli temettü
(Ticaret) optional dividend
tercihli ticaret
(Hukuk) preferential trade
tercihli ticaret anlaşması
(Politika, Siyaset) preferential agreement
tercihli ticaret anlaşması
(Hukuk) preferential commercial agreements
tercihli ticaret anlaşması
(Ticaret) preferential trade agreement
tercihli ticaret düzenlemeleri
(Hukuk) preferential commercial arrangements
tercihli uygulama
(Ticaret) preferential treatment
tercihli vergi
(Ticaret) preferential duty
tercihli yaklaşma
(Havacılık) option approach
tercihli yaşam alanı
(Pisikoloji, Ruhbilim) preferred niche
tercihli yüzen faiz
(Ticaret) floating-rate preferred
tercih
prefer

I prefer soccer to baseball. - Futbolu beyzbola tercih ederim.

I prefer spring to fall. - İlkbaharı sonbahara tercih ederim.

tercih
would rather

I would rather have been born in Japan. - Japonya'da doğmuş olmayı tercih ederdim.

I would rather starve than work under him. - Onun emrinde çalışmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

tercih
(Bilgisayar) weight
tercih
{i} fondness
tercih
option

Layla prefers the second option. - Leyla ikinci seçeneği tercih ediyor.

tercih
prefered to
tercih
election
tercih
favoured
tercih
preferred to
tercih
prefering
tercih
prefer to

He'd prefer to go on Friday. - Cuma günü gitmeyi tercih ediyor.

The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities. - Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.

tercih
opted to
tercih
prefers

Tom prefers patients who can't talk. - Tom konuşamayan hastaları tercih ediyor?

Tom prefers speaking French. - Tom Fransızca konuşmayı tercih eder.

tercih
in preference
balıkçılık tercihli hakları
(Hukuk) preferential rights of fishing
karşılıklı tercihli rejim
(Hukuk) mutual preferential regime
tercih
dish

Perhaps you would have preferred a French dish. - Belki bir Fransız yemeğini tercih ederdiniz.

I would rather die than live in dishonor. - Onursuzca yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim.

tercih
preference, choice
tercih
predilection
zorunlu tercihli
(Askeri) mandatory optional
التركية - التركية

تعريف tercihli في التركية التركية القاموس.

TERCİH
(Osmanlı Dönemi) Üstün tutmak. Bir şeyi diğerinden fazla beğenmek, fazla itibar etmek
tercih
(Osmanlı Dönemi) üstün tutmak, bir şeyi diğerinden fazla beğenmek
tercih
Bir şeyi öbürüne göre daha iyi, üstün veya önemli sayma, yeğ tutma, yeğleme: "Böyle bir tercihinin kefaretini ödemek ister gibi de bir porsiyon köfte söylemişti."- Ç. Altan
tercih
Bir şeyi öbürüne göre daha iyi, üstün veya önemli sayma, yeğ tutma, yeğleme
tercihli
المفضلات