تعريف tepe في التركية الإنجليزية القاموس.
- hill
The hill used to be covered in snow.
- Tepe karla kaplı olurdu.
The person with the dog was so slow on the hill.
- Köpekli birisi, tepede bayağı yavaştı.
- peak
Mount Everest is the world's highest peak.
- Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
Denali is highest peak in North America.
- Denali Kuzey Amerika'da en yüksek tepedir.
- top
We climbed to the top of Mt. Fuji.
- Fuji
He lives at the top of the hill.
- O, tepenin üst kısmında yaşıyor.
- comb
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
- Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
- jebel
- brow
- djebel
- corona
- mound
- tuft
- topping
- ridge
The tower occupied a prominent spot on the ridge.
- Kule tepede önemli bir yer işgal etti.
- crest
The surfer tried to ride the crest of the wave.
- Sörfçü dalganın tepesinde gitmeye çalıştı.
- (Konuşma Dili) the space right beside one: Tepemde dikilme öyle! Don't stand here breathing down my neck!
- mount
At last, they reached the top of the mountain.
- Sonunda, onlar dağın tepesine ulaştı.
Mount Everest is the world's highest peak.
- Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
- apex
- crown
- crown, topmost part (of one's head)
- crest, crown (of a bird)
- tip
What you see above the water is just the tip of the iceberg.
- Suyun üstünde gördüğün şey sadece buz dağının tepesi.
It's the tip of the iceberg.
- Bu, buzdağının tepesi.
- head
He fell head over heels into the water.
- O suya tepetaklak düştü.
She was soaked from head to foot.
- Tepeden tırnağa sırılsıklam olmuştu.
- down
Nick looks down on anyone who comes from a rural area.
- Nick kırsal alandan gelen birine tepeden bakıyor.
You shouldn't look down on him.
- Ona tepeden bakmamalısın.
- topknot
- vertex
- height
I just finished reading Wuthering Heights.
- Ben Uğultulu Tepeler'i okumayı yeni bitirdim.
I just finished reading Wuthering Heights.
- Ben sadece Uğultulu Tepeler'i okumayı bitirdim.
- roof
Dan jumped onto the roof of a passing train.
- Dan geçen bir trenin tepesine atladı.
- rise
- (Matematik) vertex
- eminency
- eminence
- hump
- cap
- hill; top; summit, peak; crest
- top, top part: ağacın tepesinde at/in the top of the tree/on top of the tree
- apical
- (Hukuk) climax
- fell
The boy next door fell head first from a tree.
- Komşunun çocuğu bir ağaçtan tepe üstü düştü.
He fell head over heels into the water.
- O suya tepetaklak düştü.
- hood
- the hill
- dome
- knap
- (Anatomi) collis
- sinciput
- barrow
- eminencecy
- tepe nokta
- summit
- tepe kısmı
- comb
- tepe nokta
- pinnacle
- tepe noktası
- peak
- tepe penceresi
- skylight
- tepe değer
- mode
- tepe değeri
- (Gıda) mode
- tepe faktörü
- (Bilgisayar,Teknik) peak factor
- tepe köşkü
- (Mimarlık) belvedere
- tepe lambası
- beacon lamp
- tepe nokta
- vertex
- tepe nokta
- tip
- tepe noktası
- (Bilgisayar,Teknik) peak point
- tepe noktası
- crown
- tepe penceresi
- (İnşaat) abat-jour
- tepe silmesi
- (İnşaat) cyma
- tepe taklak
- upside down
- tepe akımı
- peak current
- tepe altını the gold coins ornamenting
- a woman's headdress
- tepe aydınlıklı çatı
- (İnşaat) monitor roof
- tepe açısı
- apical angle
- tepe aşağı
- 1. upside down. 2. headlong, headfirst
- tepe aşağı
- (Jeoloji) down hill
- tepe aşağı
- top down
- tepe biçiminde mezar
- cairn
- tepe boyu yol
- ridgeway
- tepe boşluğu
- (Gıda) ullage
- tepe budaması
- top pruning
- tepe bulut
- (Meteoroloji) cap cloud
- tepe camı
- bull's eye
- tepe deliği/mazgalı
- machicolation
- tepe değer gerilimöiçeri
- peak voltmeter
- tepe değer voltmetresi
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) crest voltmeter
- tepe değeri
- peak value
- tepe doruğu
- hilltop
- tepe düzeyi
- crest level
- tepe enverziyonu
- (Meteoroloji) capping inversion
- tepe genişliği
- top width
- tepe genişliği
- width at the crest
- tepe genişliği
- crest width
- tepe genliği
- peak amplitude
- tepe gerilimi
- peak voltage
- tepe gerilimölçeri
- (Bilgisayar,Teknik) peak voltmeter
- tepe gözesi
- (Biyoloji) apical cell
- tepe gücü
- peak envolope power
- tepe gücü
- peak power
- tepe hamle
- (Meteoroloji) peak gust
- tepe hücresi
- (Biyoloji,Botanik, Bitkibilim) apical cell
- tepe katot akımı
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) peak cathode current
- tepe kayakçısı
- schussboomer
- tepe kırpıcı
- peak clipper
- tepe kısım
- spire
- tepe mazgalı
- machicolation
- tepe mevki
- pride of place
- tepe muzu
- top banana
- tepe nokta
- top
- tepe nokta
- skies
- tepe noktası ölçer
- (Bilgisayar) peakmeter
- tepe oluşturmak
- hill
- tepe otlağı
- (Tarım) hill meadow
- tepe paraşütü
- (Havacılık) apex chute
- tepe penceresi
- sunroof
- tepe potansiyeli
- (Pisikoloji, Ruhbilim) vertex potential
- tepe saçı
- scalp lock
- tepe sezicisi
- (Bilgisayar,Teknik) peak detector
- tepe sisi
- (Meteoroloji) hill fog
- tepe sınırlayıcı
- peak limiter
- tepe taşı
- topper
- tepe tomurcuğu
- terminal bud
- tepe tırmanan
- hill climbing
- tepe uzunluğu
- crest length
- tepe yamacı
- sidehill
- tepe yan bant gücü
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) peak sideband power
- tepe yapan kümülüs
- (Meteoroloji) towering cumulus
- tepe yönetici
- top manager
- tepe yüksekliği
- (Askeri) maximum ordinate
- tepe yükseltisi
- crest height
- tepe yükü
- peak load
- tepe zarf gücü
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) peak envelope power
- tepe zirvesi
- dome
- tepe çizgisi
- crest line
- tepe çizgisi
- vinculum
- tepe ışığı
- overhead light
- tepe ışığı
- (Sanat) zenith light
- tepe ışığı
- (Sanat) top fight
- düz tepe
- mesa
- bulut tepe yüksekliği
- (Askeri) cloud top height
- dere tepe
- over hill and dale
- dere tepe
- (deyim) hill and dale
- kar kaplı (dağ/tepe)
- snow-capped
- yüksek tepe, dağ
- high hills, mountains
- az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti
- (in fairy tales) He traveled over hill and dale
- ağaçlı tepe
- hurst
- ağaçlık tepe
- holt
- dere tepe
- up hill and down dale
- dere tepe düz gitmek
- go up hill and down dale
- dere tepe düz gitmek
- to go up hill and down dale
- dere tepe düz gitmek
- to keep on going incessantly
- dik ve kayalık tepe
- tor
- dip-tepe noktası oranı
- (Tıp) trough to peak ratio
- domuzsırtı tepe
- hog's back
- domuzsırtı tepe
- hogback
- helezonik tepe konveyörü
- oscar
- ileriye tepe gerilimi
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) peak forward voltage
- kambur tepe
- hogback
- kambur tepe
- hog's back
- mermi yolu tepe noktası
- (Askeri) summit of trajectory
- ortası çökük tepe
- saddleback
- siyah tepe
- black peak
- tepeler
- apices
- çatı sütunu tepe taşı
- metope
- ısa'nın çarmıha gerildiği tepe
- Calvary
- şahit tepe
- butte, outlier