tepe

listen to the pronunciation of tepe
التركية - الإنجليزية
hill

The royal palace was built on a hill. - Kıraliyet Sarayı bir tepenin üstüne yapıldı.

The person with the dog was so slow on the hill. - Köpekli birisi, tepede bayağı yavaştı.

peak

Can you see that mountain with the snow-covered peak? - Tepesi karla kaplı olan şu dağı görebiliyor musun?

Mount Everest is the world's highest peak. - Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.

top

She's too short to reach the top. - O, tepeye ulaşamayacak kadar çok kısa.

He lives at the top of the hill. - O, tepenin üst kısmında yaşıyor.

comb

The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine. - Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.

The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants. - Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.

jebel
brow
djebel
corona
mound
tuft
topping
ridge

The tower occupied a prominent spot on the ridge. - Kule tepede önemli bir yer işgal etti.

crest

The surfer tried to ride the crest of the wave. - Sörfçü dalganın tepesinde gitmeye çalıştı.

(Konuşma Dili) the space right beside one: Tepemde dikilme öyle! Don't stand here breathing down my neck!
mount

At last, they reached the top of the mountain. - Sonunda, onlar dağın tepesine ulaştı.

What is the name of the mountain whose top is covered with snow? - Tepesi karla kaplı olan dağın adı nedir?

apex
crown
crown, topmost part (of one's head)
crest, crown (of a bird)
tip

It's the tip of the iceberg. - Bu, buzdağının tepesi.

That's only the tip of the iceberg. - O sadece buz dağının tepesi.

head

The boy next door fell head first from a tree. - Komşunun çocuğu bir ağaçtan tepe üstü düştü.

She was soaked from head to foot. - Tepeden tırnağa sırılsıklam olmuştu.

down

He never looks down upon others. - O, asla diğerlerine tepeden bakmaz.

Nick looks down on anyone who comes from a rural area. - Nick kırsal alandan gelen birine tepeden bakıyor.

topknot
vertex
height

I just finished reading Wuthering Heights. - Ben Uğultulu Tepeler'i okumayı yeni bitirdim.

I just finished reading Wuthering Heights. - Ben sadece Uğultulu Tepeler'i okumayı bitirdim.

roof

Dan jumped onto the roof of a passing train. - Dan geçen bir trenin tepesine atladı.

rise
(Matematik) vertex
eminency
eminence
hump
cap
hill; top; summit, peak; crest
top, top part: ağacın tepesinde at/in the top of the tree/on top of the tree
apical
(Hukuk) climax
fell

He fell head over heels into the water. - O suya tepetaklak düştü.

The boy next door fell head first from a tree. - Komşunun çocuğu bir ağaçtan tepe üstü düştü.

hood
the hill
dome
knap
(Anatomi) collis
sinciput
barrow
eminencecy
tepe nokta
summit
tepe kısmı
comb
tepe nokta
pinnacle
tepe noktası
peak
tepe penceresi
skylight
tepe değer
mode
tepe değeri
(Gıda) mode
tepe faktörü
(Bilgisayar,Teknik) peak factor
tepe köşkü
(Mimarlık) belvedere
tepe lambası
beacon lamp
tepe nokta
vertex
tepe nokta
tip
tepe noktası
(Bilgisayar,Teknik) peak point
tepe noktası
crown
tepe penceresi
(İnşaat) abat-jour
tepe silmesi
(İnşaat) cyma
tepe taklak
upside down
tepe akımı
peak current
tepe altını the gold coins ornamenting
a woman's headdress
tepe aydınlıklı çatı
(İnşaat) monitor roof
tepe açısı
apical angle
tepe aşağı
1. upside down. 2. headlong, headfirst
tepe aşağı
(Jeoloji) down hill
tepe aşağı
top down
tepe biçiminde mezar
cairn
tepe boyu yol
ridgeway
tepe boşluğu
(Gıda) ullage
tepe budaması
top pruning
tepe bulut
(Meteoroloji) cap cloud
tepe camı
bull's eye
tepe deliği/mazgalı
machicolation
tepe değer gerilimöiçeri
peak voltmeter
tepe değer voltmetresi
(Elektrik, Elektronik,Teknik) crest voltmeter
tepe değeri
peak value
tepe doruğu
hilltop
tepe düzeyi
crest level
tepe enverziyonu
(Meteoroloji) capping inversion
tepe genişliği
top width
tepe genişliği
width at the crest
tepe genişliği
crest width
tepe genliği
peak amplitude
tepe gerilimi
peak voltage
tepe gerilimölçeri
(Bilgisayar,Teknik) peak voltmeter
tepe gözesi
(Biyoloji) apical cell
tepe gücü
peak envolope power
tepe gücü
peak power
tepe hamle
(Meteoroloji) peak gust
tepe hücresi
(Biyoloji,Botanik, Bitkibilim) apical cell
tepe katot akımı
(Elektrik, Elektronik,Teknik) peak cathode current
tepe kayakçısı
schussboomer
tepe kırpıcı
peak clipper
tepe kısım
spire
tepe mazgalı
machicolation
tepe mevki
pride of place
tepe muzu
top banana
tepe nokta
top
tepe nokta
skies
tepe noktası ölçer
(Bilgisayar) peakmeter
tepe oluşturmak
hill
tepe otlağı
(Tarım) hill meadow
tepe paraşütü
(Havacılık) apex chute
tepe penceresi
sunroof
tepe potansiyeli
(Pisikoloji, Ruhbilim) vertex potential
tepe saçı
scalp lock
tepe sezicisi
(Bilgisayar,Teknik) peak detector
tepe sisi
(Meteoroloji) hill fog
tepe sınırlayıcı
peak limiter
tepe taşı
topper
tepe tomurcuğu
terminal bud
tepe tırmanan
hill climbing
tepe uzunluğu
crest length
tepe yamacı
sidehill
tepe yan bant gücü
(Elektrik, Elektronik,Teknik) peak sideband power
tepe yapan kümülüs
(Meteoroloji) towering cumulus
tepe yönetici
top manager
tepe yüksekliği
(Askeri) maximum ordinate
tepe yükseltisi
crest height
tepe yükü
peak load
tepe zarf gücü
(Elektrik, Elektronik,Teknik) peak envelope power
tepe zirvesi
dome
tepe çizgisi
crest line
tepe çizgisi
vinculum
tepe ışığı
overhead light
tepe ışığı
(Sanat) zenith light
tepe ışığı
(Sanat) top fight
düz tepe
mesa
bulut tepe yüksekliği
(Askeri) cloud top height
dere tepe
over hill and dale
dere tepe
(deyim) hill and dale
kar kaplı (dağ/tepe)
snow-capped
yüksek tepe, dağ
high hills, mountains
az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti
(in fairy tales) He traveled over hill and dale
ağaçlı tepe
hurst
ağaçlık tepe
holt
dere tepe
up hill and down dale
dere tepe düz gitmek
go up hill and down dale
dere tepe düz gitmek
to go up hill and down dale
dere tepe düz gitmek
to keep on going incessantly
dik ve kayalık tepe
tor
dip-tepe noktası oranı
(Tıp) trough to peak ratio
domuzsırtı tepe
hog's back
domuzsırtı tepe
hogback
helezonik tepe konveyörü
oscar
ileriye tepe gerilimi
(Elektrik, Elektronik,Teknik) peak forward voltage
kambur tepe
hogback
kambur tepe
hog's back
mermi yolu tepe noktası
(Askeri) summit of trajectory
ortası çökük tepe
saddleback
siyah tepe
black peak
tepeler
apices
çatı sütunu tepe taşı
metope
ısa'nın çarmıha gerildiği tepe
Calvary
şahit tepe
butte, outlier
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف tepe في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Tepe Gawra
Ancient city, Mesopotamia. Located near present-day Mosul, Iraq, it was continuously occupied from the mid-6th to the mid-2nd millennium BC and gave its name to the Gawra Period ( 3500-2900 BC). Its remains include the earliest known temple decorated with pilasters and recesses, a style that remained dominant in Mesopotamia for centuries. Its archaeological record illustrates the transition from early Stone Age farming villages to complex settlements
Tepe Yahya
Ancient trading city, southeastern Iran. Almost continuously occupied in the 5th-3rd millennia BC, it flourished as a centre for the production and distribution of soapstone before being abandoned during the 2nd millennium. It was reoccupied from 1000 BC to AD 400
التركية - التركية
Bir şeyin en üstteki bölümü
Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü
Bir şeyin en üstteki bölümü: "Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz."- S. F. Abasıyanık
Bir yerin, bir nesnenin vb. nin üstü, tam hizası: "Ekşisu'da trenden indikleri sırada güneş tam tepelerindeydi."- N. Cumalı
Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü: "Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor."- R. H. Karay. a) çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri; b) ikiz kenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası; c) bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri
Birinin yanı başı, baş ucu
Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi: "Derenin sağ tarafına yükselenen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti."- N. Cumalı
Bir yerin, bir nesnenin vb. nin üstü, tam hizası
Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi
kaban
(Osmanlı Dönemi) TÂR
tepe açısı
Eksenden dikey kesitte yumuşakça çenetlerinin uç kısmında oluşan açı
tepe aşağı
Baş aşağı
tepe camı
Tavanda veya tavana yakın yerde, tepeye yakın bulunan camlı pencere
tepe tomurcuğu
Dalların ucunda bulunup o dalların uzamalarını sürdüren tomurcuk
tepe üstü
Başının üzeri
ada tepe
Genellikle tropikal bölgelerde görülen ve çevresindeki alçak alanlar üzerinde dik yamaçlarla bir ada gibi yükselen, aşınımdan dolayı ortaya çıkmış tepe
bakırlı tepe
Antalya yakınlarında, TüBiTAK tarafından kurulan gözlemevinin adı
dere tepe
İnişli çıkışlı (yer)
göbekli tepe
şanlıurfa'da, dünyanın en eski tapınma merkezlerinden biri olan ünlü höyük
kavlak tepe
Niğde ilinde bir yeraltı kenti
tanık tepe
Yatay veya bir yana eğimli katmanlardan oluşan bir yaylada, akarsu aşındırmasından az çok kurtulabilen ve aşınmadan önceki yüzeyin bir parçası olan tepecik
الإنجليزية - التركية
tepe
المفضلات