Uçağa binmeden önce her zaman gergin olurum.
- I am always tense before I get on an airplane.
En heyecanlı anda herkes çok gergin görünüyordu.
- In the most thrilling moment, everyone looked very tense.
Mary odada iken, Tom her zaman gergin hissettiğini söylüyor.
- Tom says that he always feels tense when Mary is in the room.
Çin ve Japonya arasındaki ilişkiler son zamanlarda gergin olmuştur.
- Relations between China and Japan have been tense recently.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
En heyecanlı anda herkes çok gergin görünüyordu.
- In the most thrilling moment, everyone looked very tense.
Mary odada iken, Tom her zaman gergin hissettiğini söylüyor.
- Tom says that he always feels tense when Mary is in the room.
Hükümetin mali durumu sıkıntılı.
- The government's financial situation is tense.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
The basic tenses in English are present, past, and future.