The object had a tinny appearance.
The shop was filled with tinny tourist geegaws.
Tom likes to sit on the dock playing his tin whistle while looking at the sunset.
- Tom günbatımına bakarken teneke düdüğünü çalarak rıhtımda oturmayı sever.
Tom can't play the tin whistle very well.
- Tom, teneke düdüğü çok iyi çalamaz.
The boy I saw searching through the garbage can said that he had not eaten anything for four days.
- Çöp tenekesini incelediğini gördüğüm çocuk dört gündür bir şey yemediği söyledi.
He picked up cans in the street.
- O, caddedeki teneke kutuları topladı.
Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
- Yumurta kabuklarını organik çöp tenekesine atın.