The only reason for the existence of a novel is that it does attempt to represent life.
- Bir romanın varlığının tek nedeni hayatı temsil etmek için girişimde bulunmasıdır.
His compositions represent the last echo of Renaissance music.
- Onun besteleri rönesans müziğinin son yankısını temsil etmektedir.
The only reason for the existence of a novel is that it does attempt to represent life.
- Bir romanın varlığının tek nedeni hayatı temsil etmek için girişimde bulunmasıdır.
He represented our company at the conference.
- Konferans sırasında şirketimizi temsil etti.
The cicada has represented insouciance since antiquity.
- Ağustosböceği antik çağlardan beri ilgisizliği temsil etmiştir.
This figure is supposed to represent Marilyn Monroe, but I don't think it does her justice.
- Bu figürün Marilyn Monroe'yu temsil ettiği varsayılır, ama onun adaletini temsil ettiğini sanmıyorum.
John represented his class in the swimming match.
- John yüzme yarışmasında sınıfını temsil etti.