telefon etme

listen to the pronunciation of telefon etme
التركية - الإنجليزية
calling
call
telefon etmek
ring
telefon et
phoned

She hasn't phoned since she went to London. - Londra'ya gittiğinden beri telefon etmedi.

She phoned him as soon as she got home. - Eve varır varmaz ona telefon etti.

telefon et
{f} phone

Just when I was about to phone her, a letter arrived from her. - Ben ona telefon etmek üzereyken, ondan bir mektup geldi.

I intend to phone Tom tomorrow and ask him to help. - Yarın Tom'a telefon etmeye ve ondan yardım istemeye niyetim var.

telefon etmek
call up
telefon etmek
ring smb up
telefon etmek
{f} telephone

The best thing is to telephone her. - En iyi şey ona telefon etmektir.

Your telegram arrived just as I was about to telephone you. - Tam sana telefon etmek üzereyken senin telgrafın geldi.

telefon et
{f} telephone

I plan to telephone Tom tomorrow and ask him to help. - Yarın Tom'a telefon etmeyi ve ondan yardım istemeyi planlıyorum.

Paul telephoned just now. - Paul az önce telefon etti.

telefon etmek
phone

I'd like to phone the parents. - Anne ve babaya telefon etmek istiyorum.

I understand why Tom would want to phone Mary. - Tom'un neden Mary'ye telefon etmek istediğini anlıyorum.

Telefon etmek
make a phone call
Telefon etmek
ring up
telefon etmek
give a ring
telefon etmek
call sb up
telefon etmek
give sb a call
telefon etmek
give sb a buzz
telefon etmek
telephone telefon
telefon etmek
give sb a ring
telefon et
ring me up
telefon et
{f} dial
telefon etmek
buzz
telefon etmek
to telephone, to phone, to ring sb/sth up, to give sb a ring, to give sb a buzz, to give sb a tinkle, to call sb up
telefon etmek
give a tinkle
telefon etmek
ring smb. up
telefon etmek
give smb. a tinkle
telefon etmek
1. to telephone, phone, call, call up, Brit. ring, ring up. 2. slang to urinate, see a man about a horse
telefon etmek
call
telefon etmek
put a call through
telefon etme
المفضلات