I didn't feel threatened.
- Ben tehdit edilmiş hissetmedim.
I think Tom felt a bit threatened.
- Tom'un biraz tehdit edilmiş hissettiğini düşünüyorum.
The volcanic eruption threatened the village.
- Volkanik patlama köyü tehdit etti.
Someone made a threat to kill that politician.
- Birisi o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.
Three men menaced him with knives.
- Üç adam bıçaklarla onu tehdit etti.
He threatened to make it public.
- Onu ortaya dökmekle tehdit etti.
The volcanic eruption threatened the village.
- Volkanik patlama köyü tehdit etti.