Kendisine Fransızca öğretti.
- He taught himself French.
Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
- My mother taught me how to make osechi.
Size öğretilen yanlıştır.
- What you were taught is wrong.
Bu kitap çocuklara nasıl okuyacağını öğretmek için tasarlandı.
- This book is designed to teach children how to read.
Öğretmekten çok yoruldum.
- I am very tired from teaching.
Sadece sana bir ders vermek istedim.
- I just wanted to teach you a lesson.
Tom Mary'ye bir ders vermek istedi.
- Tom wanted to teach Mary a lesson.
Tom öğretmenlik yapmak için Boston'a gitti.
- Tom has gone to Boston to teach.
Yirmi yıldır öğretmenlik yapmaktadır.
- He has been teaching for 20 years.
Yumi öğretmen olacak.
- Yumi will become a teacher.
Siz bir öğretmen misiniz? Evet, ben bir öğretmenim.
- Are you a teacher? Yes, I am.
Boston'daki erkek kardeşim öğretmen olmak için öğrenim görüyor.
- My brother in Boston is studying to become a teacher.
Öğretmen onun yok olduğunu göstermek için onun adının yanına bir işaret koydu.
- The teacher put a mark next to his name to show that he was absent.
Than Sir Launcelot armed hym and toke his horse, and so he was taughte to the abbey.
She used to teach at university.
... We're sort of taught about it. ...
... We're going to not just have kids taught to the test, ...