تعريف tatmin في التركية الإنجليزية القاموس.
- satisfaction
We hope this will be to your satisfaction.
- İnşallah bu sizi tatmin eder.
I only did it for your satisfaction.
- Ben sadece senin tatminin için yaptım.
- reassurance
- satisfaction; reassurance
- content
No matter what your main purpose is in reading, books should never fail to provide contentment and satisfaction.
- Okumaktan asıl maksadın ne olursa olsun, kitaplar sana her zaman memnuniyet ve tatminkârlık duygusu verecektir.
You may content yourself with what we have.
- Bizim sahip olduğumuzla kendini tatmin edebilirsin.
- tatmin edememek
- dissatisfy
- tatmin etmek
- satisfy
Tom is hard to satisfy.
- Tom'u tatmin etmek zor.
He had done everything to satisfy his beloved's desires, but nothing worked.
- O, sevgilisinin arzuların tatmin etmek için her şeyi yaptı ama hiçbiri işe yaramadı.
- tatmin edici
- satisfactory
His paper is far from satisfactory.
- Onun raporu tatmin edici olmaktan uzaktır.
He is, on the whole, a satisfactory student.
- O, genel olarak, tatmin edici bir öğrenci.
- tatmin edici
- satisfying
The result was really satisfying.
- Sonuç gerçekten tatmin ediciydi.
- tatmin olmak
- come
- tatmin edici
- fulfilling
- tatmin edici olmayan
- unsatisfactory
It's not ideal, but it's the least unsatisfactory solution.
- Bu ideal değil, fakat en az tatmin edici olmayan çözüm.
- tatmin olmuş
- satisfied
Although she is poor, she is satisfied.
- O, fakir olmasına rağmen, tatmin olmuştur.
Tom never seems satisfied.
- Tom hiç tatmin olmuş gibi görünüyor.
- tatmin düzeyi
- (Ticaret) satisfaction level
- tatmin ederek
- satisfyingly
- tatmin ederek
- fullfilling
- tatmin edici
- substantial
- tatmin edici olarak
- satisfactorily
- tatmin etme
- satisfying
- tatmin etmek
- fulfil
- tatmin etmek
- sate
- tatmin etmek
- make satisfied
- tatmin olmak
- be satisfied
Mary had every reason to be satisfied.
- Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
- tatmin olmak
- satisfied
Mary had every reason to be satisfied.
- Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
- tatmin olmamış
- dissatisfied
- tatmin etme
- to satisfy
- tatmin olma
- satisfaction
- tatmin ederek giderilebilir
- slakable
- tatmin edici
- convincing
- tatmin edici cevap
- satisfactory answer
- tatmin edici kontrol
- satisfactory control
- tatmin edici olmayan
- unsatisfying
- tatmin edici olmayan bir halde
- unsatisfactorily
- tatmin edici şekilde
- satiably
- tatmin edilebilir
- satisfiable
- tatmin edilebilirlik
- satisfiability
- tatmin edilmemiş
- unfulfilled
- tatmin edilmesi güç
- exceptious
- tatmin etmek
- to satisfy; to gratify; to content
- tatmin etmek
- a) to satisfy b) to appease
- tatmin etmek
- satiate
- tatmin etmek
- content
- tatmin etmek
- gratify
- tatmin etmeyen
- dissatisfactory
- tatmin olmak
- to be satisfied
Mary had every reason to be satisfied.
- Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
- tatmin olmak
- cream
- tatmin olmak
- to be satisfied; to be gratified; to be contented
- tatmin olmamış
- unsatisfied
You look unsatisfied.
- Tatmin olmamış görünüyorsun.
Tom was unsatisfied with the results.
- Tom sonuçlardan tatmin olmamıştı.
- tatmin olmayan
- malcontent
- tatmin olmuş
- gratified
- tatmin edici
- satisficer
- tatmin edici
- decent
- tatmin etmek
- meet
- tatmin etmek
- appease
- tatmin etmek
- fill
- tatmin edici
- consummating
- tatmin etmek
- to satisfy
- egosunu tatmin etmek
- feed one's ego
- kendi kendini tatmin
- masturbation
- kendi kendini tatmin etmek
- wank
- marjinal tatmin
- (Ticaret) marginal satisfaction
- tatmin edici
- pleasurable
- tatmin edici
- gratifying
- tatmin edici
- masturbatory
- tatmin etmek
- assuage
- tatmin etmek
- relish