tarzda

listen to the pronunciation of tarzda
التركية - الإنجليزية
wise
Showing good judgement or the benefit of experience

They were considered the wise old men of the administration.

Disrespectful

Don't get wise with me!.

to show the way, guide
to instruct
{a} judging rightly, skilful, prudent, grave
A wise action or decision is sensible. She had made a very wise decision It is wise to seek help and counsel as soon as possible. = sensible + wisely wise·ly They've invested their money wisely Our man had wisely decided to be picked up at the farm
{f} instruct, guide (Scottish); direct; advise (Scottish); bring to the attention of (Slang)
f: way, manner, condition 10
marked by the exercise of good judgment or common sense in practical matters; "judicious use of one's money"; "a sensible manager"; "a wise decision"
To become wise
Versed in art or science; skillful; dexterous; specifically, skilled in divination
United States religious leader (born in Bohemia) who united reform Jewish organizations in the United States (1819-1900)
Women in Science and Engineering
evidencing the possession of inside information
{i} manner, way, form
Avoid this vogue suffix as much as possible (cost-wise, clothes-wise) But established English words (clockwise, lengthwise, likewise) are fine
Way of being or acting; manner; mode; fashion
a way of doing or being; "in no wise"; "in this wise"
Usually with "up", to inform
carefully considered; "a considered opinion"
tarz
manner

Their manner of bringing up their children is extremely unusual. - Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.

I don't like her manner. - Onun hareket tarzını sevmiyorum.

tarz
style

The church is built in Gothic style. - Kilise, Gothic tarzında inşâ edilmiş.

The style is nice, but do you have it in a different color? - Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı?

tarz
way

In this harsh, petty world where money does the talking, his way of life is like a breath of fresh air. - Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes taze hava gibi.

You have a very logical way of thinking. - Çok mantıklı bir düşünme tarzın var.

tarz
genre

What's your favorite genre? - En sevdiğiniz tarz nedir?

tarz
manner, way, mode; style stil, üslup, biçem
tarz
modality
tarz
{i} form

Formal declarations of war haven't been the United States's style since 1942. - Resmi savaş beyanları 1942 yılından bu yana ABD tarzı değildir.

tarz
(Ticaret) procedure
tarz
head
tarz
order
tarz
vein
tarz
strain
tarz
tone
tarz
mode
tarz
school

What kind of music did you like when you were in high school? - Lisedeyken ne tarz müzikten hoşlanırdın?

Tom refused to continue to ignore the way Mary was behaving at school. - Tom Mary'nin okuldaki davranma tarzını görmezlikten gelmeye devam etmeyi reddetti.

bu tarzda
in this manner
eskiden olduğu gibi, eski tarzda
as before, the old style
tarz
(Muzik) music style or genre
tarz
styled
tarz
the styled
dengeli bir tarzda davranma
(Politika, Siyaset) balanced manner
etkileyici bir tarzda
affectingly
garip tarzda
in a strange way
hayati bir tarzda
in a vital way
kısmen biyografik bir tarzda
semibiographically
lirik tarzda olma
lyricalness
lirik tarzda yazmak
lyricise
lirik tarzda yazmak
lyricising
lirik tarzda yazılmış
lyricised
rustik tarzda yapmak
rusticate
serbest tarzda müzik
extravaganza
tarz
fashion
tarz
angle
tarz
stroke
tarz
style: Gotik tarzı the Gothic style
tarz
brand
tarz
manner, sort, kind, way
tarz
method
tarz
wise
tarz
tempo
التركية - التركية

تعريف tarzda في التركية التركية القاموس.

Tarz
stil
TARZ
(Osmanlı Dönemi) Yol. Hey'et
TARZ
(Osmanlı Dönemi) Usul, şekil, üslub
Tarz
biçim
Tarz
janr
tarz
Bir kimse için özel anlatım biçimi: "Bu tarzda konuşmak doğru olmaz."- S. F. Abasıyanık
tarz
Özel oluş veya davranış biçimi, üslup: "Şimdi beni meraka düşürmek suretiyle yine aynı zevki başka tarzda çıkarmakla meşgul..."- R. H. Karay
tarz
(Osmanlı Dönemi) usul, yol, şekil, üslûp
tarz
Üslûp, stil
tarz
Özel oluş veya davranış biçimi, üslûp
tarz
Bir kimse için özel anlatım biçimi
tarz
Güzel sanatlarda üslup, stil
tarzda
المفضلات