The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt.
- Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.
Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree.
- Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.
The farmer scattered the wheat seeds in the field.
- Çiftçi buğday tohumlarını tarlada saçtı.
The farmer is scattering seeds over the field.
- Çiftçi tarlaya tohumları serpiyor.
She studies at field corps department.