تعريف tane tane في التركية الإنجليزية القاموس.
- piece by piece
- in separate particles or pieces; in distinct particles or pieces
- tane
- grain
The number of grains of sand on a beach is calculable.
- Bir sahilde kum tanelerinin sayısı hesaplanabilir.
We shouldn't waste even one grain of rice.
- Bir pirinç tanesini bile harcamamamız gerekir.
- tane
- piece
She cut the cake into six pieces and gave one to each of the children.
- O, keki altı parçaya kesti ve çocuklardan her birine bir tane verdi.
I ate three eggs and two pieces of toast for breakfast.
- Kahvaltı için iki tane tost ve üç yumurta yedim.
- tane tane konuşmak
- to speak distinctly, pronounce one's words distinctly
- tane tane söylemek
- to say (something) distinctly, pronounce (something) distinctly
- tane tane söylemek
- articulate
- tane tane söylemek
- mouth
- tane tane söylemek
- chop one's words
- tane tane söylemek
- to articulate
- tane tane söylenmiş
- articulate
- kaç tane
- how many
How many kids do you have?
- Kaç tane çocuğun var?
How many brothers do you have?
- Kaç tane erkek kardeşin var?
- tane boyut dağılımı
- (İnşaat) grading
- on iki tane
- dozen
- tane
- bullet
- tane
- particle
Snowflakes are particles of snow.
- Kar taneleri kar parçacıklarıdır.
- tane
- berry
- tane
- pip
- tane
- unit size
- tane
- (Gıda) aril
- tane
- corn
Even a blind chicken can find a grain of corn.
- Kör bir tavuk bile bir mısır tanesini bulabilir.
- tane
- copy
- tane ağırlığı
- (Gıda) kernel weight
- tane boyut dağılımı
- (İnşaat) gradation
- tane büyüklüğü
- (Mekanik,Teknik) grain size
- tane büyüklüğü
- (İnşaat) particle size
- tane mısır
- sweetcorn
- tane mısır
- (Gıda) corn kernel
- tane sınırı
- (İnşaat) grain boundry
- tane yapısı
- (İnşaat) grain structure
- tane çapı
- grain diameter
- tane şekli
- grain shape
- 11 tane
- 11 pcs
- 11 tane
- 11 pieces
- bir tane daha
- one more
- küçük tane
- small grains
- 18 kırat altın olan bir tane tercih ederim
- I would prefer one in 18 carat gold
- başka bir tane
- another
Please show me another one.
- Lütfen bana başka bir tane daha gösterin.
I'd like to exchange this book for another one.
- Bu kitabı başka bir tanesiyle değiştirmek istiyorum.
- başka bir tane gösterin lütfen
- Please show me another one
- beheri each one, each: Eğer yüz tane alırsanız, beheri size
- on bin liraya mal olur . If you buy a hundred, each one will cost you ten thousand liras
- bezelye türünden tane
- pea
- bin bir tane
- (deyim) a hundred and one
- bir sonraki yarışta kaç tane bahis yatırılabilir
- How many bets can one make on the next race
- bir tane
- one
I want a car, but I have no money to buy one.
- Ben bir araba istiyorum, ama bir tane satın almak için hiç param yok.
I lost my watch, so I have to buy one.
- Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım.
- bir tane daha
- another
Please show me another one.
- Lütfen bana başka bir tane daha gösterin.
Let me buy you another one.
- Sana bir tane daha alayım.
- bir tane daha bira lütfen
- Another beer please
- bir tane daha gümrük formu alabilir miyim
- May I have another customs form
- bir tane daha lütfen
- one more please
- birkaç tane 40 wattlık ampul istiyorum
- I would like to have a couple of 40 watt bulbs
- bu regataya kaç tane bot dahil
- How many boats are included in this regatta
- bu regataya kaç tane yat dahil
- How many yachts are included in this regatta
- iki tane tek kişilik yatak
- twin beds
- ince tane
- fine grain
- iri tane
- coarse grain
- kaba tane
- coarse grain
- kolon biçimli tane
- columnar grain
- lütfen bir tane daha havlu getirin
- Please bring me another towel
- lütfen bir tane daha yastık getirin
- Please bring me another pillow
- perlit tane büyüklüğü
- pearlite grain size
- tane
- grain (of sand, salt, sugar, etc.)
- tane
- bead
- tane
- grain, seed; pip, berry; particle; piece
- tane
- legume
- tane
- bean
Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals.
- E vitamini bakımından zengin gıdalar koyu yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, sert kabuklu yemişler ve tam taneli hububatları içermektedir.
How many beans are in the jar?
- Kavanozda kaç tane fasulye var?
- tane
- kernel, grain (of a cereal plant)
- tane
- a single thing, item, piece (usually left untranslated): İki tane istiyorum. I want two. beş tane nar five pomegranates. Bu portakalların kilosu yüz lira, tanesi yirmi lira. These oranges are one hundred liras a kilo, or twenty liras apiece
- tane
- seed
- tane
- kernel
- tane bağlamak
- (for a cereal plant) to ear, ear up, form ears
- tane biçimi
- partide shape
- tane biçimi
- particle shape
- tane biçiminde
- graniferous
- tane boyu birikim eğrisi
- (Askeri) grain size accumulation curve
- tane boyu dağılım
- grain-size distribution
- tane boyu dağılımı
- (Askeri) grain size distribution
- tane boyu reynold sayısı
- (Askeri) grain size reynolds number
- tane boyu sınıflandırması
- grain-size classification
- tane boyutlu dağılım
- grain-size distribution
- tane boyutu dağılımı
- granulometry
- tane boyutu diyagramı
- grain-size diagram
- tane büyüklüğü
- grain size, particle size
- tane büyüklüğü analizi
- partide size analysis
- tane büyüklüğü analizi
- particle-size analysis
- tane büyüklüğü sayısı
- grain size index
- tane büyümesi
- grain growth
- tane cüruf
- granulated blast-furnace slag
- tane dağılımı
- (Askeri) granulation
- tane dağılımı uygunsuz kum
- badly graded sand
- tane derecesi
- grain grade
- tane düzeni
- grain size structure
- tane ezen makine
- (Tarım) smoothing machine
- tane grubu
- range of grade
- tane hesabıyla
- by tale
- tane ile
- by the piece
- tane inceltilmesi
- grain refining
- tane inceltme
- grain refining
- tane inceltmesi
- grain refining
- tane iriliği
- grain thickness
- tane karabiber
- (Gıda) black peppercorn
- tane konumlama
- grain orienting
- tane konumlu
- grain oriented
- tane konumlu sac çelik
- grain oriented sheet steel
- tane konumu
- grain orientation
- tane küçültme
- grain refinement
- tane kıran makine
- (Tarım) coarse-press
- tane merdanesi
- grain roll
- tane mısır
- sweet corn
- tane sayacı
- partide counter
- tane sertliği (buğday)
- (Gıda) kernel hardness
- tane sınırı
- grain boundary
- tane sınırı aşınması
- intergranular corrosion
- tane sınırı birikimi
- grain boundary segregation
- tane sınırı birikintisi
- grain boundary segregate
- tane sınırı korozyonu
- intercrystalline corrosion
- tane sınırı sementiti
- grain boundary cementite
- tane sınırı yenimi
- intercrystalline corrosion
- tane sınırı çatlaması
- intergranular cracking
- tane sınırı çökelmesi
- grain boundary precipitation
- tane taşıyıcı
- (Askeri) grain carrier
- tane toplama yasası
- (Askeri) gravel collection law
- tane ufaltma
- (Gıda) size reduction
- tane uzaması
- grain elongation
- tane veya tohum şeklinde
- graniform
- tane yüzeyi
- surface of the grains
- tane yıkayan
- scourer
- tane özelliği
- nature of particles
- tane şekil faktörü
- grain shape factor
- tane şeklinde
- graniferous
- yuvarlak tane
- round grain