tanınma

listen to the pronunciation of tanınma
التركية - الإنجليزية
(Hukuk) recognition

When you speak of a pay-raise before recognition, I am inclined to think you are putting the cart before the horse. - Tanınmadan önce maaş zammından bahsedersen senin işleri ters yaptığını düşünme eğiliminde olurum.

The body was burned beyond recognition. - Vücut yanarak tanınmaz hale gelmiş.

publicity
tanı
{i} diagnosis
tanı
identification
tanı
direct
tanınmak
win fame
tanınmak
acknowledged
tanınmak
known

She is well known in both India and China. - O hem Hindistan'da hem de Çin'de iyi tanınmaktadır.

She is well known both in Japan and in the United States. - O hem Japonya'da hem de Amerika Birleşik Devletlerinde iyi tanınmaktadır.

tanınmak
recognized

She is recognized to be an expert on linguistics. - O dilbilim uzmanı olarak tanınmaktadır.

Thanks to your initiatives we've been recognized as a progressive and forward-thinking enterprise by the press. - Girişimleriniz sayesinde basın tarafından ilerici ve ileriye dönük düşünce kuruluşu olarak tanınmaktayız.

tanı
(Bilgisayar) identify

The police thought the victim was Tom, but they were unable to identify the body. - Polisler kurbanın Tom olduğunu düşündü fakat cesedi tanıyamadılar.

Can you identify the man using this picture? - Bu fotoğrafı kullanan adamı tanımlayabilir misin?

tanı
recognise

Can you recognise the person in this picture? - Bu resimdeki kişiyi tanıyabilir misin?

Remember me? No. Well, well. I'm surprised you don't recognise me! Are we supposed to? - Beni hatırlıyor musun? Hayır. Hayret. Beni tanımamana şaşırdım! Tanımamız gerekiyor mu?

tanı
{f} recognized

Having seen him in the picture, I recognized him at once. - Resimde gördükten sonra, onu derhal tanıdım.

She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such. - O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.

tanı
diagnostic

The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument. - Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.

dünyaca tanınma
worldwide reputation
tanı
diagnosis teşhis
tanınmak
to be known for: Cömertliğiyle tanınır. He's known for his generosity
tanınmak
to be known; to be well-known, to win fame; to be recognized; to be acknowledged
tanınmak
to be known; to be well-known: Orada gazeteci olarak tanınır. He's known there as a newspaperman
tanınmak
to be recognized, be acknowledged
التركية - التركية
Tanınmak işi
tanı
Bir hastalığı tanıma işi, teşhis
tanınmak
Kim olduğu bilinmek
tanınmak
Herhangi bir özelliği ile bilinmek: "Meddahlıkta kendinden önce gelenleri geçmiş bir adam olarak tanınmıştı."- M. Ş. Esendal
tanınmak
Herhangi bir özelliği ile bilinmek
tanınmak
Hukuki yönden varlığı kabul edilmek
tanınmak
Kim olduğu bilinmek: "İçeride bir süre, tanınan bu sesin verdiği bir korku ile her şey sustu."- R. H. Karay
tanınmak
Varlığı kabul edilmek
tanınma
المفضلات