تعريف tamamen في التركية الإنجليزية القاموس.
- completely
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
- exactly
You and Tom are exactly the same.
- Sen ve Tom tamamen aynısınız.
That's exactly what I expected to happen.
- Bu tamamen olmasını beklediğim şey.
- altogether
He doesn't altogether trust me.
- O bana tamamen inanmaz.
Oh? You stopped altogether?
- Oh? Tamamen durdurdun mu?
- thoroughly
We were thoroughly satisfied with his work.
- Onun işinden tamamen tatmin olduk.
They got thoroughly wet in the rain.
- Onlar yağmurda tamamen ıslandılar.
- definite
- precisely
- wholly
I don't wholly agree with you.
- Ben tamamen sizinle aynı fikirde değilim.
The company, wholly owned by NTT, is doing well.
- Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
- properly
- perfectly
I'm perfectly normal.
- Ben tamamen normalim.
I can understand your position perfectly.
- Pozisyonunuzu tamamen anlayabiliyorum.
- definitely
- simply
Let's face it: this sentence is simply bad.
- Şunu kabul edelim ki bu cümle tamamen kötü.
What he told us the other day simply doesn't make sense, does it?
- Geçen gün onun bize söylediğinin tamamen bir anlamı yok, değil mi?
- to the finger tips
- utter
The shy boy was utterly embarrassed in her presence.
- Utangaç erkek çocuğu onun varlığında tamamen sıkıldı.
He felt utterly humiliated.
- O, tamamen aşağılanmış hissetti.
- throughout
- thru
- (deyim) to the backbone
- finally
Tom and Mary were finally completely alone.
- Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- neck and crop
- stock
- flatly
- per-
- bodily
- all the way
- pure
He met Sam purely by chance.
- O, tamamen şans eseri Sam ile karşılaştı.
That is a pure waste of time.
- O tamamen zaman kaybı.
- in its entirely
- without reserve
- totally
Tom was totally wasted.
- Tom tamamen heder olmuş.
The boy is totally dependent on his parents.
- Çocuk tamamen ebeveynlerine bağımlıydı.
- full
All the cherry trees in the park are in full bloom.
- Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
He fully realizes that he was the cause of the accident.
- Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
- boots and all
- bang-on
- unbelieving
- out and out
- the whole way
- thru and thru
- trans-
- (deyim) first and last
- through and through
He's American through and through.
- O tamamen Amerikalıdır.
- in full
The cherry blossoms are in full bloom.
- Kirazlar tamamen çiçek açtılar.
All the cherry trees in the park are in full bloom.
- Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
- thro
Are you completely through with your homework?
- Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
Tom is about through here.
- Tom neredeyse tamamen burada.
- lock stock and barrel
- truly
- starkly
- all-out
- down the line
- (deyim) good and
He was good and drunk.
- O tamamen sarhoş olmuştu.
- to the core
- mature
- richly
- precise
- ex
- out-and-out
- toto
- at large
- wide
Tom remained wide awake the whole night.
- Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
I'm not wide awake yet.
- Henüz tamamen uyanık değilim.
- staring
- hopelessly
- lock, stock and barrel
- entirety
- sheerly
- right
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
I'm being completely serious right now.
- Şu anda tamamen ciddiyim.
- through
Are you completely through with your homework?
- Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?
He's American through and through.
- O tamamen Amerikalıdır.
- plenty
- as a whole
- fair
That seems completely fair to me.
- O benim için tamamen adil görünüyor.
The judgment isn't entirely fair.
- Yargılama tamamen adil değil.
- up to the hilt
- completely, entirely, wholly, altogether
- clean
She completely cleaned her plate.
- Tabağını tamamen temizledi.
I resolved to break up with her cleanly.
- Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.
- downright
This place is downright creepy.
- Bu yer tamamen tüyler ürpertici.
It sounds downright frightening.
- Bu tamamen korkutucu görünüyor.
- precious
- bang
- tamamen açılmış
- full blown
- tamamen farklı
- disparate
- tamamen açmış
- full-blown
- tamamen bitirmek
- finish up
- tamamen bozulmuş
- shot to pieces
- tamamen değiştirmek
- transmute
- tamamen doldurmak
- top up
- tamamen dolu
- fully loaded
- tamamen farklı
- contrary
- tamamen kanat uçak
- (Havacılık) all-wing type airplane
- tamamen kapalı
- (Bilgisayar) fully enclosed
- tamamen kör
- completely blind
- tamamen uyanık
- wide-awake
- tamamen yasal
- perfectly legal
- tamamen yeni
- completely new
- tamamen yünlü
- all-wool
- tamamen ödemek
- pay in full
- tamamen ödemek
- pay off
Tom is trying to pay off all his debts.
- Tom bütün borçlarını tamamen ödemek için çalışıyor.
- tamamen ödenmiş
- paid off
- tamamen ödenmiş
- fully paid
- tamamen anlamak
- (Konuşma Dili) get into one's head
- tamamen anlaşılmaz
- utterly inconceivable
- tamamen aynı fikirde olmak
- see eye to eye with smb
- tamamen açmış
- full blown
- tamamen açık (belirgin)
- crystal-clear
- tamamen başka
- quite another
- tamamen belirgin
- crystal-clear
- tamamen bitmek
- (Konuşma Dili) be over and done with
- tamamen bozulmak
- go phut
- tamamen büyümüş
- full grown
- tamamen dolu
- booked solid
- tamamen dolu olma
- full house
- tamamen doyurma
- sating
- tamamen doğru
- bang on
- tamamen doğru
- (Argo) (right) on the money
- tamamen durmak
- come to a dead stop
- tamamen durmak
- come to a full stop
- tamamen dönüşme
- (Kimya) transmogrification
- tamamen düzgün uzay
- (Matematik,Teknik) completely regular space
- tamamen farklı olarak
- disparately
- tamamen feshedici
- diriment
- tamamen feshetmek
- terminate in part or in whole
- tamamen hakedilmiş
- well-deserved
- tamamen harcanmış
- consumed
- tamamen hatalı
- (Argo) all wet
- tamamen hükümsüz
- (Politika, Siyaset) vanitas vanitatum
- tamamen iyi kalite
- (Ticaret) fully good
- tamamen karşısında
- dead set against
- tamamen karşısında
- directly opposed
- tamamen karşısında
- dead against
- tamamen karşıt
- diametrical
- tamamen kurumak
- dry out
- tamamen kör
- stone-blind
- tamamen kör
- blind as a bat
- tamamen saçma
- all moonshine
- tamamen saçma
- yo-ho-ho
- tamamen saçmalık
- full of shit
- tamamen sağır
- stone-deaf
- tamamen sağır
- deaf as a post
- tamamen sağır
- (deyim) as deaf as an adder
- tamamen sentetik
- fully synthetic
- tamamen silinmiş
- obliterated
- tamamen simetrik
- (Kimya) totaly symmetric
- tamamen sona ermek
- (Konuşma Dili) be over and done with
- tamamen soyunmak
- strip to the skin
- tamamen tazmin
- (Kanun) full compensation
- tamamen unuttum
- I clean forgot
- tamamen unutulmak
- (Konuşma Dili) be over and done with
- tamamen uyanık
- wide awake
- tamamen yakmak
- burn out
- tamamen yanlış
- completely wrong
- tamamen yanlış
- quite afield
- tamamen yanlış
- quite wrong
- tamamen yanmak
- burn to a cinder
- tamamen yenmek
- (deyim) beat hollow
- tamamen yıkılma
- ruination
- tamamen zıt olan
- (Dilbilim) antipodal
- tamamen çıplak
- buck naked
- tamamen çıplak
- buck-naked
- tamamen çıplak
- entirely naked
- tamamen ödemek
- pay scot and lot
- bir devlet ülkesinin bir bölümünün tamamen başka bir devlet ülkesince çevrilmesi
- (Hukuk) enclave
- birbirinin tamamen zıttı olmak
- be poles apart
- kısmen veya tamamen feshetmek
- (Kanun) terminate in part or in whole
- kısmen ya da tamamen
- partially or wholly
- mümkün olduğunca tamamen
- as fully as possible