I'm fully aware of that.
- Onun tamamıyla farkındayım.
I haven't had time to fully discuss the matter with Tom.
- Tom'la konuyu tamamıyla görüşmek için zamanım yoktu.
This doesn't entirely rule out another possibility.
- Bu başka bir olasılığı tamamıyla dışlamaz.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
My uncle has completely recovered from his illness.
- Amcam hastalığından tamamıyla kurtuldu.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
Do you even remember Tom?
- Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?