tamam

listen to the pronunciation of tamam
التركية - الإنجليزية
okay

Why is it okay for boys, but not for girls? - Neden erkekler için tamam, ama kızlar için değil?

My studies are going okay. - Benim çalışmalar tamam olacak.

yes

Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo. - Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.

Yesterday, we finished constructing the new stage. - Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.

OK
ready

We're not totally ready yet. - Biz henüz tamamen hazır değiliz.

Please be ready in about half an hour, okay? - Lütfen yaklaşık yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?

allright
(Argo) okey-dokey
the whole

I know the whole of the story. - Ben hikayenin tamamını biliyorum.

The patrol cars cover the whole of the area. - Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.

(Bilgisayar) finish

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

They finished eighty miles' journey. - Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.

over

Her lecture was completely over my head. - Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.

Liisa was completely overwhelmed, but there was no one there who could've helped her. - Liisa tamamen bunalmıştı fakat orada ona yardım edebilecek kimse yoktu.

right

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back. - Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

intact
done!

All my homework is done. - Bütün ödevlerim tamam.

Was nothing done about that? - Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?

very well then
all right

All right. I'll accept your offer. - Tamam, önerinizi kabul edeceğim.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

(Konuşma Dili) deal

OK, we've got a deal. - Tamam, bir anlaşmamız var.

exact

That's exactly what I expected to happen. - Bu tamamen olmasını beklediğim şey.

You're exactly right, Tom. - Tamamen haklısın, Tom.

ok, ok
roger that
to a tee
(Argo) good-oh
(deyim) it's all right

It's all right, Tom. Everything's all right now. - Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.

I think it's all right now. - Sanırım o şimdi tamam.

well

I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say. - Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.

The company, wholly owned by NTT, is doing well. - Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.

well and good
full

The cherry trees are in full blossom. - Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.

All the cherry trees in the park are in full bloom. - Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

(Bilgisayar) fixed
gross
complete, not lacking in any part
O.K

I'll hide and you find me. O.K.? - Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?

mature
fully; for all of, for a whole: Tamam on gün sürdü. It went on all of ten days
yeah

Yeah, show us your t... ranslations... - Tamam, bize çevirilerini göster.

Everybody pulled their socks up, yeah. - Herkes aklını başına devşirdi, tamam.

precisely
finished

They finished eighty miles' journey. - Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.

Have you finished the papers? - Belgeleri tamamladın mı?

that's all right
complete

He will think he has been completely forgotten. - Tamamen unutulduğunu düşünecek.

Her words were completely meaningless. - Onun sözleri tamamen anlamsızdı.

O.K.!/All right!/Very well!
rightoh
all (of the), the whole (of the): Binanın tamamı yandı. The whole building burned down
exactly

You're exactly right, Tom. - Tamamen haklısın, Tom.

You and Tom are exactly the same. - Sen ve Tom tamamen aynısınız.

alright

Alright, mom, I get it! - Tamam, anne, bunu anlıyorum!

If you need anything, you can call, alright? - Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?

righto
roger
correct, free of mistakes: Hesaplarınız tamam. Your arithmetic is correct
it's a deal
complete, ready; finished, over; correct, right; the whole; All right!, Okay!, OK!, Done!
according to Hoyle
ready; complete; finished
used to express displeasure sarcastically: Tamam, bir bu eksikti! Great! This is all I need!
agreed
ok!

We'll help you, okay? - Biz size yardım ederiz, tamam mı?

OK, what would you like advice on? - Tamam. Bunun üzerine ne tavsiye etmek istersin?

correct

You are entirely correct; habits play a very large role in people's lives. - Sen tamamen doğru söylüyorsun; alışkanlıklar insanların hayatında çok büyük rol oynar.

This watch keeps correct time. - Bu saat tamamen doğrudur.

okey
is up
time is up
eact
{s} done

He has done the work completely. - O, işi tamamen yaptı.

All my homework is done. - Bütün ödevlerim tamam.

tamam olmak
to be completed
tamam olmak
over
tamam olmak
be over
tamam olmak
be completed
tamam olmak
end
tamam olmak
completed
tamam!
there
tamam!
very good!
tamam! komutu
(Askeri) on
tamam
okay
tamam canım
all right honey
tamam canım
yes my dear
tamam canım
all right love
tamam etmek
1. to complete, finish, terminate. 2. (Konuşma Dili) to kill; to bump (someone) off
tamam gelmek
to be just right for, suit (someone) to a T
tamam nolmuş?
(Konuşma Dili) what then?
tamam nolmuş?
(Konuşma Dili) aye what then
tamam olarak
maturely
tamam olmak
to end, to be over
tamam olmak
1. to be ready; to be finished. 2. to end, come to an end
tamam olmama
incompletion
tamam yardımı
(Bilgisayar) help for ok
tamam, efendim
very good, sir!
tamam-değiştir
(Bilgisayar) ok-changeit
goldie tamam
(Askeri) goldie lock
tamamlar
complete
belge tamam
(Bilgisayar) document done
bu iş tamam
that takes care of that
dilbilgisi tamam
(Bilgisayar) gram completed
ifadesi tamam olmak
slang to be finished, be all washed up
kârını tamam etmek
colloq . to murder, kill
kısmen tamam
(Bilgisayar) partial ok
makine tamam
(Askeri) finished with engine
vakit tamam
time is up
vakit tamam
time's up
şimdi tamam
aha
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Ne eksik ne fazla
(Osmanlı Dönemi) Tam, eksiksiz, noksansız
(Osmanlı Dönemi) Münasib, uygun
(Osmanlı Dönemi) Bitme, bitirme, son, nihayet
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
Taşıtların yola koyulabileceğini anlatır
Evet, peki, olur!
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenir
Bütün, tüm
Tamamlanmış, bitmiş
Eksiksiz
Tamamlanmış, bitmiş: "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam."- C. S. Tarancı
tamam olmak
Sona ermek, tamamlanmak