It's okay to look, but it's rude to stare.
- Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
Yes, you're quite right.
- Evet, sen tamamen haklısın.
Yesterday, we finished constructing the new stage.
- Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.
OK, I guess I'm ready.
- Tamam, sanırım hazırım.
We're not totally ready yet.
- Biz henüz tamamen hazır değiliz.
He bought the whole nine yards.
- O, dokuz yardın tamamını satın aldı.
Tom remained wide awake the whole night.
- Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer.
- Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.
It is utterly impossible to finish the work within a month.
- Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.
Her lecture was completely over my head.
- Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.
I wish this was all over.
- Keşke bu tamamen bitse.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
I think our work here is done.
- Sanırım buradaki işimiz tamam.
All my homework is done.
- Bütün ödevlerim tamam.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
I am quite all right now.
- Ben şimdi tamamen iyiyim.
OK, we've got a deal.
- Tamam, bir anlaşmamız var.
Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
- Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
Tom is well aware of the problem.
- Tom sorunun tamamen farkındadır.
The company, wholly owned by NTT, is doing well.
- Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
He fully realizes that he was the cause of the accident.
- Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
All the cherry trees in the park are in full bloom.
- Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
I'll hide and you find me. O.K.?
- Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?
Yeah, show us your t... ranslations...
- Tamam, bize çevirilerini göster.
Oh yeah, I totally agree.
- Oh evet, ben tamamen katılıyorum.
Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer.
- Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
He was completely absorbed in his work.
- Tamamen işine dalmıştı.
That's exactly what I expected to happen.
- Bu tamamen olmasını beklediğim şey.
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
Alright, mom, I get it!
- Tamam, anne, bunu anlıyorum!
If you need anything, you can call, alright?
- Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?
OK, you keep quiet while we're in the store.
- Tamam, biz mağazadayken sessiz durun.
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
Complete with the correct form of the verb.
- Fiilin doğru şekli ile tamamlayın.
You are entirely correct; habits play a very large role in people's lives.
- Sen tamamen doğru söylüyorsun; alışkanlıklar insanların hayatında çok büyük rol oynar.
Was nothing done about that?
- Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?
Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
- Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.