Ben insanların önünde konuşmayı sevmiyorum.
- I don't like talking in front of people.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.
- On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking with?
Tom'la konuşan kız Mary'dir.
- The girl talking with Tom is Mary.
Jim ile konuşan kız Mary'dir.
- The girl talking with Jim is Mary.
Ne hakkında konuşuyorsun?
- What're you talking about?
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking with?
O, onunla konuşarak iyi bir zaman geçirdi.
- She had a good time talking with him.
Tom parti hakkında konuşarak sürprizi bozdu.
- Tom ruined the surprise by talking about the party.
It is usually better to solve problems by talking than by fighting.
First, it will be demonstrated that marital violence continued to be a talking point within polite society.
Bob: 'Now you're talking! ''.
... So we've been talking a lot today about the people who are ...