تعريف takip etmek في التركية الإنجليزية القاموس.
- pursue
- chase
- follow
It's important to follow a strict diet.
- Sıkı bir diyet takip etmek önemlidir.
We don't have to follow her.
- Biz onu takip etmek zorunda değiliz.
- track
- prosecute
- keep track of
- monitor
- (deyim) be in line with
- trail
- take out
- keep a tab on
- go after
- keep up with
- follow in somebody's wake
- (deyim) keep in step
- Follow in smb.'s wake, to follow, to pursue, to chase, to dog
- Follow, pursue, chase, dog
- come after
- give chase
- keep tabs on
- to follow, to pursue, to chase, to dog
- follow up
I would like to follow up on our conversation about global warming.
- Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.
- dog
- sleuth
- 1. to follow; to pursue; to trail. 2. to follow, come after, succeed. 3. to follow, take (someone, something) as one's example. 4. to pursue (an end, a goal). 5. to pursue, busy oneself with (a matter). 6. to follow; to watch closely; to keep one's mind on; to keep abreast of. 7. to keep up with, follow (a fashion)
- hound
- (Kanun) appeal
- to keep track of
- to follow
It's important to follow a strict diet.
- Sıkı bir diyet takip etmek önemlidir.
I was compelled to follow her.
- Onu takip etmek zorunda kaldım.
- succeed
- arrange (organize)
- follow in smb.'s wake
- supervene
- takip etme
- {i} chasing
- takip et
- pursue
The cat has pursued the mouse.
- Kedi fareyi takip etti.
The police and the FBI pursued several leads.
- Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.
- takip etme
- {i} tracing
- izini takip etmek
- to track
- birbirini takip etmek
- ensuing
- gizlice takip etmek
- shadow
- takip etme
- follow-up
- takip etme
- (Havacılık) hunt
- takip et
- follow up
We try to follow up on every complaint.
- Her şikayeti takip etmeye çalışıyoruz.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
- takip et
- {f} alternate
- takip et
- {f} followed
I followed my lessons diligently.
- Derslerimi düzenli bir şekilde takip ettim.
We followed the deer's tracks.
- Biz geyiklerin izini takip ettik.
- takip et
- {f} monitor
- takip et
- {f} chase
- takip et
- {f} dogged
- takip et
- dog
Mary's dog followed her to school.
- Mary'nin köpeği onu okula kadar takip etti.
- ağır ağır takip etmek
- draggle
- birbirini takip etmek
- alternate
- gizlice takip etmek
- to shadow
- izini takip etmek
- retrace
- kokuyu takip etmek
- cast
- radarla takip etmek
- lock on
- sinsice takip etmek
- skulk after
- takip et
- followup
- takip et
- ensue
- takip etme
- follow up
We try to follow up on every complaint.
- Her şikayeti takip etmeye çalışıyoruz.
I would like to follow up on our conversation about global warming.
- Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.
- takip etme
- consecution
- takip etme
- followup