takip etme

listen to the pronunciation of takip etme
التركية - الإنجليزية
follow-up
(Havacılık) hunt
tracing
follow up

I would like to follow up on our conversation about global warming. - Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.

We try to follow up on every complaint. - Her şikayeti takip etmeye çalışıyoruz.

chasing
consecution
followup
takip etmek
pursue
takip etmek
{f} chase
takip etmek
{f} follow

We have to follow Tom. - Tom'u takip etmek zorundayız.

Following traffic rules is important. - Trafik kurallarını takip etmek önemlidir.

takip etmek
track
takip et
pursue

The police and the FBI pursued several leads. - Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.

The cat has pursued the mouse. - Kedi fareyi takip etti.

takip etmek
prosecute
takip etmek
{f} hound
birbirini takip etme
succession
takip etmek
keep track of
takip etmek
monitor
takip etmek
(deyim) be in line with
takip etmek
trail
takip etmek
take out
takip etmek
keep a tab on
takip etmek
go after
takip etmek
keep up with
takip etmek
follow in somebody's wake
takip etmek
(deyim) keep in step
takip etmek
(Kanun) appeal
takip et
follow up

I would like to follow up on our conversation about global warming. - Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.

We try to follow up on every complaint. - Her şikayeti takip etmeye çalışıyoruz.

takip et
{f} alternate
takip et
{f} followed

I followed my lessons diligently. - Derslerimi düzenli bir şekilde takip ettim.

He followed in his father's footsteps. - O, babasının ayak izlerini takip etti.

takip et
{f} monitor
takip et
{f} chase
takip et
{f} dogged
takip etmek
follow up

I would like to follow up on our conversation about global warming. - Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.

takip et
dog

Mary's dog followed her to school. - Mary'nin köpeği onu okula kadar takip etti.

takip etmek
Follow in smb.'s wake, to follow, to pursue, to chase, to dog
takip etmek
Follow, pursue, chase, dog
takip etmek
to keep track of
takip etmek
to follow

We don't have to follow her. - Biz onu takip etmek zorunda değiliz.

It's important to follow a strict diet. - Sıkı bir diyet takip etmek önemlidir.

takip et
followup
takip et
ensue
takip etmek
come after
takip etmek
give chase
takip etmek
keep tabs on
takip etmek
to follow, to pursue, to chase, to dog
takip etmek
dog
takip etmek
sleuth
takip etmek
1. to follow; to pursue; to trail. 2. to follow, come after, succeed. 3. to follow, take (someone, something) as one's example. 4. to pursue (an end, a goal). 5. to pursue, busy oneself with (a matter). 6. to follow; to watch closely; to keep one's mind on; to keep abreast of. 7. to keep up with, follow (a fashion)
takip etmek
succeed
takip etmek
arrange (organize)
takip etmek
follow in smb.'s wake
takip etmek
supervene
takip etme
المفضلات