takipçi

listen to the pronunciation of takipçi
التركية - الإنجليزية
{i} follower

Are you a leader or a follower? - Bir lider mi yoksa bir takipçi misiniz?

How many followers do you have on Twitter? - Twitter'da kaç tane takipçiniz var?

pursuer
follower, pursuer
tracker
successor
(Politika, Siyaset) watchdog
chaser
takip
follow-up

Don't forget to ask follow-up questions. - Takip sorularını sormayı unutma.

takip
pursuit

Sami's pursuit of his attacker was in vain. - Sami'nin, saldırganını takip etmesi boşunaydı.

After a short pursuit, the police caught him. - Kısa bir takipten sonra polis onu yakaladı.

takip
chase

The young girl was chased by the old man. - Genç kız yaşlı adam tarafından takip edildi.

She is being chased by a coyote. - O bir koyote tarafından takip ediliyor.

takip
follow

The mother signed to Alice to follow her. - Anne Alice'in onu takip etmesini belirtti.

No matter where you go, I'll follow you. - Nereye giderseniz gidin, sizi takip edeceğim.

takip
pursuit, chase; follow-up; persecution; prosecution
takip
persecution
takip
prosecution
takip
chasing

Why were you chasing me? - Neden beni takip ediyordun?

They're all chasing him. - Onların hepsi onu takip ediyor.

takip
{i} tracing
takip
pursuing

The police are pursuing an escaped prisoner. - Polisler kaçan bir mahkûmu takip ediyor.

takip
tracking

Send me the tracking number please. - Bana takip numarasını gönderin lütfen.

Your tracking number is: 111222333. - Senin takip numaran 111222333'tür.

takip
pursue

Wisdom pursues me, but I am faster. - Bilgelik beni takip ediyor ama ben daha hızlıyım.

The cat has pursued the mouse. - Kedi fareyi takip etti.

takip
hound
takip
prosecute

Tom was never prosecuted. - Tom hiç takip edilmedi.

Takip
track

Keep track of everything that looks promising. - Umut verici görünen her şeyi takip edin.

They followed the tracks the car had left. - Arabanın bıraktığı izleri takip ettiler.

takip
follow of
takip
keep abreast
takip
keeping the track
takip
legal proceedings (especially those initiated against a debtor); prosecution (of a case)
takip
hunting
takip
following, coming after, succeeding
takip
pursuing (an end, a goal)
takip
pursuance
takip
keeping up with, following (a fashion)
takip
pursuing, busying oneself with (a matter)
takip
following, taking (someone, something) as one's example
takip
following; pursuing, pursuit; trailing
takip
following; watching closely; keeping one's mind on; keeping abreast of
takip
follow up

The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family. - Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.

We try to follow up on every complaint. - Her şikayeti takip etmeye çalışıyoruz.

takip
followup
التركية - التركية
Takip eden, izleyen kimse
Takip eden, izleyen kimse, izleyici
takip
Kovuşturma, kovuşturulma
takip
İzinden gitme, uyma, izleme
takip
Yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitme, izleme: "Hazım Aslan'ı, bir polis hafiyesi gibi günlerce takipten sonra bulmaya muvaffak oldum."- H. E. Adıvar
takip
Ardınca gitme veya gelme
takip
Yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitme, izleme
takip
Geri çekilmekte olan düşmanı yenmek, yok etmek için yapılan hareket
takip
Kovuşturma, kovuşturulma. İzinden gitme, uyma, izleme
takipçi
المفضلات