Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.
- Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life.
Çalışma çok fazla enerji alır fakat bu çabaya değer.
- Study takes a lot of energy, but it is worth the effort.
Otobüsle oraya gitmek iki saat sürer.
- It takes two hours to go there by bus.
Araba ile sadece otuz dakika sürer.
- It only takes thirty minutes by car.
Otobüs yolcuları almak için durdu.
- The bus stopped to take up passengers.
Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
- You'll have to get off at the bank and take the A52.
Tom'u hastaneye götürmek zorunda kaldım.
- I had to take Tom to the hospital.
25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
- I've got to take my library books back before January 25th.
Let me take your picture. - Dur bir fotoğrafını çekeyim.
Yeni motor testi bugün gerçekleşir.
- The test of the new engine takes place today.
Konferans yıllık olarak gerçekleşir.
- The conference takes place annually.
Tom, kazanmak için ne gerekiyorsa yapacaktır.
- Tom is going to do whatever it takes to win.
Tom kazanmak için ne gerekiyorsa yapacak.
- Tom will do whatever it takes to win.
Have you taken your medicine? - İlacını aldın mı?.
Did you take your exam? - Sınavına girdin mi?.
What's your take on that? - O konuda senin fikrin nedir?.
George'un bu fikirden hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değilim.
- I'm not sure if George will take to this idea.
Tom Mary'nin ona verdiği fırsattan yararlanmanın iyi bir fikir olduğunu düşündü.
- Tom thought it was a good idea to take advantage of the opportunity that Mary had given him.
Let's take that scene again - Bu sahneyi tekrar çekelim.
Soğuk algınlığımı atlatmak uzun zamanımı alacak.
- It'll take me a long time to get over my cold.
what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.
Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.
- Please, take a look at my first post and let me know what you think about it.
Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.
- I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life.
Onun gençliğini göz önünde tutmalıyız.
- We should take his youth into account.
Her zaman onun tarafını tutma.
- Don't always take sides with him.
Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
- How long does the airport bus take to the airport?
Yarın kitapları kütüphaneye götüreceğim.
- Tomorrow, I'll take the books to the library.
Daha fazla iş kabul etmek istemiyorum.
- I don't want to take on any more work.
Ailemi ziyaret etmek için birkaç gün izin alabilir miyim?
- May I take a few days off to visit my family?
Ondan avantaj elde etmek istiyorum.
- I want to take advantage of it.
Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
- In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
Tom, iyi bir öğretmen olmak için gereken niteliklere sahip.
- Tom has what it takes to be a good teacher.
Benim hayalim ben emekli olduğumda işimi devralacak bir erkek evlada sahip olmaktır.
- It's my dream to have a son who'll take over my business when I retire.
Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
- It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
Gelip beni karşılamak için zahmet etmeyin.
- Don't take the trouble to come and meet me.
Mühendisler, tabiatı anlamaktan ziyade, onu kullanmaya çalışırlar.
- Engineers try to take advantage of nature rather than try to understand it.
İnsanları anlamak istiyorsan onların söyledikleri ile ilgili herhangi bir not almamalısın.
- If you want to understand people, you shouldn't take any notice of what they say.
Oraya taksi ile gitmek ne kadar sürer.
- How long does it take to get there by taxi?
Gemi ile gitmek arabayla gitmekten daha uzun sürüyor.
- Traveling by boat takes longer than going by car.
Japon tarzı bir handa, onlar her türlü ihtiyacınla ilgilenirler, bu nedenle parmağını kaldırmak zorunda kalmazsın.
- At a Japanese-style inn, they take care of your every need, so you don't have to lift a finger.
Onlar özgürlüklerini korumak istemiyorlar. Onlar onları ortadan kaldırmak istiyorlar.
- They don't want to protect your freedoms. They want to take them away.
Aslan payını hep sen alıyorsun!
- You always take the lion's share!
Çöpü çıkarmak için kimin sırası?
- Whose turn is it to take out the garbage?
Jim son üç haftadır beni akşam yemeğine çıkarmak için çalışıyor.
- Jim has been trying to take me out to dinner for the last three weeks.
Buradaki hayata alışmak biraz zamanımı alacak gibi görünüyor.
- It seems like it will take me a while to get accustomed to life here.
Yeni bir yere alışmak her zaman zaman almaktadır.
- It always takes time to get used to a new place.
Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
- In order to lose weight, it is best to take up some sport.
Bir işe başlamak çok para gerektirir.
- It takes a lot of money to start a business.
Onu sökmek istiyorum.
- I want to take it apart.
Piyanoyu iyi çalmak için, yıllarca pratik yapmak gerekir.
- It takes years of practice to play the piano well.
Burada durmak ve senin hakaretlerini dinlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
- I have better things to do than stand here and take your insults.
Bob son treni kaçırdı ve bir taksiye binmek zorunda kaldı.
- Bob missed the last train and had to take a taxi.
Uçağa binmekten başka seçeneğim yoktu.
- I had no choice but to take the plane.
Can you take this gentleman's complaint - Beyfendinin şikayetini ele alır mısın.
Merdivenleri kullanmak zorundayız, çünkü asansör tamir ediliyor.
- We have to take the stairs, because the elevator is being repaired.
Biz o fırsatı kullanmak zorundayız.
- We have to take that chance.
Yazmak üç saat sürecek.
- Getting down will take three hours.
Mektubu yazmak ne kadar zamanını aldı?
- How long did it take you to write the letter?
Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.
- All you have to do to take a picture is push this button.
Tom bize bu müzede fotoğraf çekmek için izin verilmediğini söyledi.
- Tom said that we weren't allowed to take photographs in this museum.
Tom'un teklifini kabul etmek istiyorum.
- I'd like to take Tom up on his offer.
Daha fazla iş kabul etmek istemiyorum.
- I don't want to take on any more work.
O işinden gurur duymaktadır.
- He takes pride in his work.
Karşılıklı adımlar atmak gerekmektedir.
- Mutual steps have to be taken.
Sonunda Tom kabullenmek zorunda kaldı ve yaptığı eylemlerin sorumluluğunu almak zorunda kaldı.
- In the end, Tom had to bite the bullet and take responsibility for his actions.
İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
- His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
Neden bir taksi tutmak istiyorsun?
- Why do you want to take a taxi?
Seni yanımda tutmak neye mal olursa olsun yapacağım.
- I'll do whatever it takes to keep you next to me.
Birinin parayı yanlışlıkla aldığı belliydi.
- It was apparent that someone had taken the money by mistake.
Böylesine büyük bir evi geçindirmek için çok para gerekir.
- It takes a lot of money to keep up such a big house.
Evliliğin boyunduruğu o kadar ağırdır ki onu taşımak iki kişi gerektirir-bazen üç.
- The yoke of marriage is so heavy that it takes two people to carry it – sometimes three.
Piyanoyu taşımak kaç kişi gerektirdi?
- How many people did it take to move the piano?
Eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmekte istekli değil.
- He is not willing to take responsibility for his actions.
Yürüyüş yapmak için bir süre dışarı çıkalım.
- Let's get out for a while to take a walk.
Ben bir banyo yapmak istiyorum.
- I want to take a bath.
Ben senin ateşini ölçmek istiyorum.
- I want to take your temperature.
Bir kimyasal reaksiyon bir veya daha fazla adımda gerçekleşir.
- A chemical reaction takes place in one or more steps.
Hayvanat bahçesine taksi ile gitmek ne kadar sürer?
- How long does it take to get to the zoo by taxi?
Oraya taksi ile gitmek ne kadar sürer.
- How long does it take to get there by taxi?
He irons his clothes how?! That's crazy! Well, I guess it takes all kinds.
It takes one to know one, said the Chief, referring back to the eggs.
He started it! Well, it takes two to tango.
She started skating and she learned how quickly, like a duck takes to water.
I'll take the plate with me.
I'll take the blue plates.
Act seven, scene three, take two.
This camera takes 35mm film.
He’ll probably take this one.
Jesus perceaved there wylynes, and sayde: Why tempte ye me ye ypocrytes? lett me se the tribute money. And they toke hym a peny.
I plan to take math, physics, literature and flower arrangement this semester.
3) The mayor is on the take.
I estimate the trip will take about ten minutes.
The rapist took his victims in dark alleys.
I've had a lot of problems recently. Take last Monday. The car broke down on the way to work. Then ...etc.
She took sick with the flu.
I did a take when I saw the new car in the driveway.
The photographer took a picture of our family.
I had to take a pee.
What’s your take on this issue, Fred?.
That truck bed will only take two tons.
Answer: Whatever it takes.
You can get there by bus, or train, or taxi. Whatever. You pays your money and you takes your choice.
I've taken everything into consideration.
- I have taken everything into consideration.
I should've taken the money.
- I should have taken the money.
... is ultimately when one takes the longest view the kinds of ideas that you were exposed to ...
... He takes it blogging. ...