Tom attempted to predict the results.
- Tom sonuçları tahmin etmeye çalıştı.
He predicted she would win.
- O, onun kazanacağını tahmin etti.
Prophets have been forecasting the end of the world for centuries.
- Peygamberler yüzyıllar boyunca dünyanın sonunu önceden tahmin etmiştir.
Tom does a pretty good job of forecasting the weather.
- Tom, hava durumunu tahmin etmede oldukça iyi bir iş çıkarıyor.
You will have guessed its meaning by the end of the chapter.
- Bölümün sonunda onun anlamını tahmin etmiş olacaksınız.
Guess what happened to me.
- Bana ne olduğunu tahmin etsene!
Tom does a pretty good job of forecasting the weather.
- Tom, hava durumunu tahmin etmede oldukça iyi bir iş çıkarıyor.
Prophets have been forecasting the end of the world for centuries.
- Peygamberler yüzyıllar boyunca dünyanın sonunu önceden tahmin etmiştir.
Tom was late, just like Mary predicted.
- Tam Mary'nin tahmin ettiği gibi Tom geç kalmıştı.
Everything is working out just as Tom predicted.
- Tom'un tahmin ettiği gibi her şey işe yarıyor.
I forecasted that you couldn't cut the mustard in this job.
- Bu işte beklentileri karşılayamayacağını tahmin etmiştim.