تعريف tahmin في التركية الإنجليزية القاموس.
- prediction
To our surprise, her prediction came true.
- Bize sürpriz oldu, onun tahmini gerçekleşti.
His predictions have come true.
- Onun tahminleri gerçekleşti.
- estimate
The value of the painting was estimated at several million dollars.
- Resmin tahmini değeri birkaç milyon dolar.
An estimated 20% of the water used by homeowners in cities is used for their grass.
- Şehirlerde ev sahipleri tarafından kullanılan suyun tahminen %20'si onların çimleri için kullanılır.
- forecast
It will snow tomorrow according to the weather forecast.
- Yarın hava tahminine göre kar yağacak.
According to the weather forecast, it will rain tomorrow.
- Hava tahmini göre, yarın yağmur yağacak.
- estimation
- guess
Guess what happened to me.
- Bana ne olduğunu tahmin etsene!
You will have guessed its meaning by the end of the chapter.
- Bölümün sonunda onun anlamını tahmin etmiş olacaksınız.
- presupposition
- guess; conjecture; surmisal
- shot
- judgement [Brit.]
- speculation
I don't engage in idle speculation.
- Ben başıboş tahminle meşgul olmam.
- assumption
- calculate
- speculate
As to what happened there, one can only speculate.
- Orada ne olduğuna gelince sadece tahmin edebiliriz.
- (Ticaret) expectations
- judgement
- presume
I presume you're Tom Jackson.
- Ben senin Tom Jackson olduğunu tahmin ediyorum.
The picture is presumed to have been painted by Picasso.
- Resmin Picasso tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir.
- supposition
- outlook
- prognostication
- divination
- presumption
- estimation, judging, reckoning; forecasting, prediction
- guess, estimate, prediction, conjecture, forecast, presumption, supposition
- prophecy
- calculation
Through mathematical calculations, Le Verrier predicted the presence of another planet beyond Uranus. The gravitational pull of this planet would explain the unusual motion of Uranus.
- Matematiksel hesaplamalar yoluyla Le Verrier Uranüsün ötesindeki başka gezegenin varlığını tahmin etti. Bu gezegenin yer çekimi Uranüsün sıradışı hareketini açıkladı.
- surmise
- judgment
- conjecture
There was a great deal of conjecture as to what would happen.
- Ne olacağı konusunda çok fazla tahmin vardı.
- approximation
- peradventure
- {i} projection
- {i} forecasting
Prophets have been forecasting the end of the world for centuries.
- Peygamberler yüzyıllar boyunca dünyanın sonunu önceden tahmin etmiştir.
Tom does a pretty good job of forecasting the weather.
- Tom, hava durumunu tahmin etmede oldukça iyi bir iş çıkarıyor.
- appraisement
- anticipation
I can't stand the anticipation.
- Ben tahmin etmeye katlanamam.
- appraisal
- guesswork
- prediction of
- {i} prognosis
- projected to
- predicts
- tahmin etmek
- guess
It really isn't hard to guess the answer.
- Cevabı tahmin etmek gerçekten zor değil.
It's not hard to guess what's going to happen.
- Ne olacağını tahmin etmek zor değil.
- tahmin etmek
- estimate
- tahmin etmek
- forecast
- tahmin etmek
- predict
Is it really possible to predict an earthquake?
- Depremi önceden tahmin etmek gerçekten mümkün mü?
It's hard to predict what the weather will be like tomorrow.
- Havanın yarın nasıl olacağını tahmin etmek zor.
- tahmin edilebilir
- predictable
This story is too predictable.
- Bu hikaye çok tahmin edilebilir.
That was predictable.
- Bu tahmin edilebilirdi.
- tahmin edilen
- predicted
The second quarter GNP growth was higher than predicted.
- İkinci çeyrek GSMH büyüme tahmin edilenden daha yüksekti.
The National Center for Education Information says a predicted teacher shortage won't pan out because teachers who left the profession are returning.
- Ulusal Eğitim Bilgi Merkezi Mesleği bırakan öğretmenler geri döndüklerinden dolayı tahmin edilen bir öğretmen açığının sonuç vermeyeceğini söylüyor.
- tahmin etmek
- anticipate
It's impossible to anticipate every possible situation.
- Her mümkün durumu tahmin etmek imkansızdır.
- tahmin etmek
- surmise
- tahmin etmek
- 1. to guess; to conjecture; to surmise. 2. to estimate, judge, reckon; to forecast, predict
- tahmin ederek
- forecasting
- tahmin ederek
- reckoning
- tahmin edici
- (Ticaret) estimator
- tahmin edilebilir
- foreseeable
- tahmin edilen
- (Ticaret) ex ante
- tahmin edilen
- estimated
The cost of building the new hospital was considerably higher than first estimated.
- Yeni hastane binasının maliyeti İlk tahmin edilenden çok daha yüksektir.
Global warming since 1997 has occurred more than twice as fast as previously estimated.
- 1997 yılından beri küresel ısınma, daha önce tahmin edilenden iki kat daha hızlı daha meydana geldi.
- tahmin edilen
- forecasted
- tahmin edilenden
- than estimated
- tahmin edilenden
- than expected
- tahmin edilmek
- be foreseen
- tahmin edilmiş
- surmised
- tahmin etme
- reckoning
- tahmin etme
- forecast
- tahmin etme
- auguration
- tahmin etmek
- augurate
- tahmin etmek
- hazard a guess
- tahmin etmek
- foresee
- tahmin etmek
- (deyim) form an estimate
- tahmin etmek
- envisage
- tahmin etmek
- speculate
- tahmin etmek
- approximate
- tahmin etmek hesaplamak
- estimate
- tahmin teorisi
- estimation theory
- tahmin yapma
- estimation
- tahmin yapma
- forecasting
- tahmin yürütme
- forecast
- tahmin yürütmek
- compute
- tahmin edilen
- (Ticaret) appraised
- tahmin yürütmek
- Guess, estimate
- tahmin aralığı
- prediction interval
- tahmin büyüklüğü
- (Politika, Siyaset) estimation size
- tahmin değeri
- (Ticaret) imputed value
- tahmin değişkeni
- (Pisikoloji, Ruhbilim) predictor variable
- tahmin edebilen
- estimative
- tahmin edebilme
- predictability
- tahmin edildiği gibi
- predictably
- tahmin edilebilen
- foreseeable
- tahmin edilebilen
- estimative
- tahmin edilebilir
- presumable
- tahmin edilebilir
- conjecturable
- tahmin edileceği gibi
- predictably
- tahmin edilemez
- imponderable
- tahmin edilemez
- imponderous
- tahmin edilen en erken fırlatılış tarihi
- (Askeri) earliest anticipated launch time
- tahmin edilen hizmete dönüş tarihi
- (Askeri) estimated return to service date
- tahmin edilen kar
- (Ticaret) anticipated profit
- tahmin etkililiği
- (Pisikoloji, Ruhbilim) predictive efficiency
- tahmin etme
- anticipation
I can't stand the anticipation.
- Ben tahmin etmeye katlanamam.
- tahmin etmek
- judge
- tahmin etmek
- to guess, to estimate, to foresee, to forecast, to reckon, to surmise
- tahmin etmek
- presume
- tahmin etmek
- dope
- tahmin etmek
- take stock of
- tahmin etmek
- divine
- tahmin etmek
- conjecture
- tahmin etmek
- put down
- tahmin etmek
- dope out
- tahmin etmek
- calculate
- tahmin etmek
- suppose
- tahmin etmek
- (yazının uzunluğunu) cast off
- tahmin etmek
- extrapolate
- tahmin etmemek
- unpredict
- tahmin işlemi
- (Ticaret) forecast transaction
- tahmin kartı
- (Meteoroloji) prognostic chart
- tahmin modeli
- estimation model
- tahmin oyunu
- guessing game
- tahmin sapması
- (Ticaret) forecast bias
- tahmin ve tedarik
- collaborative planning
- taktik av filosu; Taktik Tahmin Sistemi
- (Askeri) tactical fighter squadron; Tactical Forecast System
- taktik sahra değişimi; ulaştırma fizibilite tahmin edicisi
- (Askeri) tactical field exchange; transportation feasibility estimator
- tahmin et
- predict
The events unfolded just as she predicted.
- Olaylar tam onun tahmin ettiği gibi meydana geldi.
Tom predicted Mary would win the race.
- Tom Mary'nin yarışı kazanacağını önceden tahmin etti.
- Tahmin etmek
- take a guess
- hastalığın sonucunu tahmin
- prognosis
- tahmin etmek
- wis
- ekonomik tahmin
- economic forecasting
- en iyi tahmin
- (Ticaret) best estimate
- en iyi tahmin
- best guess
- geleceğe yönelik tahmin
- (Ticaret) prediction
- makul tahmin
- (Ticaret) reasonable estimate
- sosyal tahmin
- social prediction
- teknolojik tahmin
- (Askeri) technological forecasting
- tahmin et
- {f} forecast
Some weather forecasters predicted a hurricane.
- Bazı hava tahmincileri bir kasırgayı tahmin etti.
I forecasted that you couldn't cut the mustard in this job.
- Bu işte beklentileri karşılayamayacağını tahmin etmiştim.
- tahmin et
- envisage
- tahmin et
- {f} guess
You will have guessed its meaning by the end of the chapter.
- Bölümün sonunda onun anlamını tahmin etmiş olacaksınız.
I would never have guessed that Tom and Mary would fall in love with each other.
- Tom ve Mary'nin birbirlerine âşık olacaklarını asla tahmin etmezdim.
- tahmin et
- reckon
- tahmin et
- {f} reckoning
- tahmin et
- {f} envisaged
- tahmin et
- {f} forecasting
Prophets have been forecasting the end of the world for centuries.
- Peygamberler yüzyıllar boyunca dünyanın sonunu önceden tahmin etmiştir.
Tom does a pretty good job of forecasting the weather.
- Tom, hava durumunu tahmin etmede oldukça iyi bir iş çıkarıyor.
- tahmin et
- {f} predicted
The events unfolded just as she predicted.
- Olaylar tam onun tahmin ettiği gibi meydana geldi.
He predicted she would win.
- O, onun kazanacağını tahmin etti.
- tahmin etmek
- think
There is no telling what he is thinking.
- Ne düşündüğünü tahmin etmek mümkün değil.
- tahmin etmek
- reckon
- tahmin etmek
- imagine
- tahmin etmek
- calculate upon
- Tahmin edilemez
- unguessable
- tahmin edilen
- envisaged
- tahmin etmek
- to predict
- tahmin etmek
- to estimate
- tahminler
- forecasts
Weather forecasts are rarely accurate.
- Hava tahminleri nadiren doğrudur.
All forecasts have a certain degree of uncertainty.
- Bütün tahminler belirli bir ölçüde belirsizlik içerirler.
- tahminler
- expectations
- Deniz Kuvvetleri Harekat Küresel Atmosfer Tahmin Sistemi
- (Askeri) Navy Operational Global Atmospheric Prediction System
- Kuplajlı Okyanus Atmosferik Mezosferik Ölçekli Tahmin Sistemi
- (Askeri) Coupled Ocean Atmosphere Mesoscale Prediction System
- Meteoroloji Ve Oşinografi (METOC) Tahmin Merkezi; çok uluslu kuvvet komutanı
- (Askeri) Meteorological and Oceanographic (METOC) Forecast Center; multinational force commander
- Yeni Taktik Tahmin Sistemi
- (Askeri) New Tactical Forecast System
- değeri tahmin edilemeyen
- nonassessable
- doğru tahmin etmek
- nick
- eksik tahmin
- underestimation
- eksik tahmin
- lowball
- erken tahmin
- (Çevre) imminent prediction
- gerçeğe yakın tahmin
- (Hukuk) approximation
- hava tahmin
- raporu weather report
- hava tahmin merkezi
- weather station
- hava tahmin raporu
- weather forecast
- ikinci tahmin
- second-guess
- ikinci tahmin
- second guess
That was my second guess.
- Bu benim ikinci tahminimdi.
- iklim tahmin merkezi
- (Meteoroloji) climate prediction center
- isabetli (tahmin)
- prophetic
- istatistik tahmin
- (Ticaret) statistical interference
- istihbarat bütçe tahmin arzı
- (Askeri) intelligence budget estimate submission
- iyice tahmin edilen
- well-predicted
- kaba bir tahmin
- a wild guess
- kaba bir tahmin
- rough guess
- kabaca bir tahmin
- rough calculation
- kabaca tahmin
- rough estimate
- karma tahmin
- (Ticaret) composite estimate
- mali tahmin
- financial forecast
- mesafe tahmin etmek
- (Askeri) estimate distance
- müşterek meteorolojik ve oşinografik (METOC) tahmin birimi
- (Askeri) joint meteorological and oceanographic (METOC) forecast unit
- oran tahmin edici
- (İstatistik) ratio estimator
- orta vadeli tahmin
- (Hukuk) middle term prevision
- rastgele tahmin
- (Meteoroloji) random forecast
- sezgi dayalı tahmin
- guesstimate
- sezgiye dayalı tahmin
- guesstimate
- subjektif tahmin
- (Meteoroloji) subjective forecasting
- tahmin edilemez
- untold
- tahmin et
- {f} conjecture
- tahmin et
- surmise
- tahmin et
- forecasted
I forecasted that you couldn't cut the mustard in this job.
- Bu işte beklentileri karşılayamayacağını tahmin etmiştim.
- tahmin etmek
- tell
There is no telling what will happen.
- Ne olacağını tahmin etmek mümkün değil.
There's no telling what'll happen.
- Ne olacağını tahmin etmek mümkün değil.
- tehdit tahmin çalışması
- (Havacılık) menace estimation activities
- tıbbi tahmin
- medical estimate
- tıbbi tahmin
- (Tıp) medical prognosis
- zamanını yanlış tahmin etmek
- mistime
- zekice tahmin
- shrewd guess