tad

listen to the pronunciation of tad
الإنجليزية - التركية
(Askeri) taktik hava yönetimi; geçici ek görev (birliğe bağlı olmayan personel); harekat alanı hava savunması; dağıtım için mevcut süre (tactical air direction; temporary additional duty (non-unit-related personnel); theater air defense; time available for delivery)
i., k.dili. azıcık bir miktar
küçük çocuk
TADS
(Askeri) Taktik Hava Savunma Sistemi; hedeft tespit sistemi ve işaretleme nişangahı (Tactical Air Defense System; target acquisition system and designation sight)
التركية - التركية
Topuk
TAD'İF
(Osmanlı Dönemi) Zayıflatmak
TAD'İF
(Osmanlı Dönemi) Çoğaltmak
TAD'İF
(Osmanlı Dönemi) İki kat yapmak
BERMU'TAD
(Osmanlı Dönemi) f. Her zamanki gibi. Âdet olduğu üzere, alışıldığı gibi
FEVKALMU'TÂD
(Osmanlı Dönemi) (Fevk-al mu'tâd) Her zamankinden üstün. Âdetin fevkinde
HANDEMU'TAD
(Osmanlı Dönemi) f. Devamlı gülmeye alışmış olan, her zaman gülme alışkanlığı olan
MU'TAD
(Osmanlı Dönemi) Âdet. Âdet edilen iş. İtiyad edilen. Alışılmış olan
الإنجليزية - الإنجليزية
A male nickname
A diminutive of the male given name Thaddeus or Thaddaeus
A small amount; a little bit

Could you lean the picture to the left just a tad more?.

ATC tower, approach and departure controlfacility
Terminal Adapter
Temporary Additional Duty ( Navy, Marine Corps, Coast Guard term)
tactical air direction
(test access digroup) A digroup that connects the DTAU to the test system The TAD does not carry service traffic; it only carries testing traffic
a slight amount or degree of difference; "a tad too expensive"; "not a tad of difference"; "the new model is a shade better than the old one
a slight amount or degree of difference; "a tad too expensive"; "not a tad of difference"; "the new model is a shade better than the old one"
Answering machine (telephones answering device)
Typical Answering Device
{i} little boy; very small amount
You can use a tad in expressions such as a tad big or a tad small when you mean that it is slightly too big or slightly too small. It was a tad confusing. a tad a) a small amount (tad (19-20 centuries), perhaps from tad )
Technical Assistance Document Source: US EPA
tad of
bit of, touch of
TADS
system in Apache helicopters that locks on to targets and controls laser guidance
a tad
a little bit, a small amount
التركية - الإنجليزية
good taste
savour [Brit.]
savor

Eat slowly. Savor your food. - Yavaş ye. Yemeğinin tadını çıkar.

You should savor this moment. - Bu anın tadını çıkarmalısın.

flavour [Brit.]
flavor

This drink has a really different flavor. - Bu içkinin gerçekten farklı bir tadı var.

This drink's flavor is obviously that of tea. - Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip.

salt
taste

I love the taste of watermelon. - Karpuzun tadını severim.

The beefsteak tasted marvelous. - Bifteğin muhteşem bir tadı vardı.

(şarap) race
{i} flavour

I don't like the flavour of tomatoes. - Domatesin tadını beğenmiyorum.

Do you think a little salt will improve the flavour? - Biraz tuzun, tadı artıracağını düşünüyor musun?

{i} savour

You should savour this moment. - Bu anın tadını çıkarmalısın.

(Anatomi) gustus
ağızda kalan tad
tang
hafif tad
smack
mükemmel tad
(Gıda) full flavor
mükemmel tad
(Gıda) full flavour
sonradan beğenilen tad
acquired taste
tad

    التركية النطق

    täd

    النطق

    /ˈtad/ /ˈtæd/

    علم أصول الكلمات

    [ 'tad ] (noun.) circa 1877. 1877, ‘young or small child’, probably a shortened form of tadpole. The extended meaning ‘small amount’ is first recorded 1915.
المفضلات